Bugün 26 Aralık Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz otuzüçüncü nöbetimiz.
Üniversitemizin temel ilkelerine, özerk yapısına, akademik özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla tüm Boğaziçi bileşenleri olarak başlattığımız direnişimiz bir yılı geride bırakıyor.
Bu süre zarfında, okulumuzu tamamen keyfi uygulamalar ve usulsüzlüklerle yönetmeye çalışan, yönetemedikçe de itiraz edenlere karşı kampüste sürekli bir tehdit ortamı yaratarak gözdağı vermeye uğraşan, varlığını ancak bu şekilde koruyacağına inanan bir yönetim anlayışına tanık olduk.
Bu anlayışın son icraatı, Boğaziçi’nin 50 yıllık tarihinde daha önce ihtiyaç duyulmamış bir ilke imza atmak oldu. Baskıcı politikalarını Rektörlüğe bağlı bir Disiplin Kurulu oluşturarak pekiştirmeye çalışan kayyum yönetimi bu kurulun başına da, usulsüz ataması nedeniyle hakkında devam eden bir dava bulunan, intihal iddialarıyla da ismi gündeme gelen Genel Sekreter Nedim Malkoç’u getirdi. Bu kurul, okulumuz personeline karşı açık bir baskı aracı, yeni bir gözdağı girişimidir.
Sicili kabarık olan bu otoriter kadro daha önce de, tüm birim ve kurulların iradesini görmezden gelerek Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne okulumuzun atama kriterlerine uymayan bir kişiyi getirmiş, bölüm ve fakülte kararlarını yok sayarak öğretim üyelerinin işlerine son vermiş, keyfine göre ders kapatmış, kampüs yasağı getirmiş, senatoyu ele geçirmek için türlü kurnazlıklar denemiş bir yönetemeyenler ekibidir.
Bir yıldır yaşananlar, bu kadronun bir kamu kurumu olan okulumuza tehdit ve gözdağıyla nasıl zararlar verdiğini, kendi öğrencilerini ve hocalarını şikayet ederek, tutuklanmalarına yol açarak asıl kendilerinin ciddi bir tehdit oluşturduğunu ortaya koymuştur.
Önceki atanmış kayyum bizleri çok hafife almış, direnişimizin altı ayda sona ereceği öngörüsünde bulunmuştu. Gelecek hafta bir yılını dolduracak olan Boğaziçi direnişi bu süre içinde Türkiye’nin son zamanlarda gördüğü en uzun soluklu hak ve özgürlükler mücadelesine dönüştü.
Bu bir yılda karşımızdaki otoriter anlayışın bizlere dayattığı her uygulamaya, keyfi her karara, şiddete başvurduğu her girişime nasıl direndiysek, eylemliliğimizi, dayanışmamızı yılmadan nasıl çoğalttıysak öyle direnmeye, özerk ve özgür üniversite idealini bizimle paylaşan herkesle çoğalmaya devam edeceğiz.
Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.
Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işlerine son verilen Can Candan ve Mohan Ravichandran’ın bir an önce görevlerine iade edilmelerini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrenci ve akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini, Naci İnci’nin şikâyeti üzerine gözaltına alınan ve 82 gündür cezaevinde bulunan Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Berke ve Perit’in yanısıra kampüsteki protestolara katılan 12 öğrenci için de 6 aydan 32 yıla kadar hapis istemi bulunuyor. 7 Ocak’taki duruşmalarında biz mezunlar da öğrencilerin yanında olacak, bir yıldır sürdürdüğümüz dayanışmamızın gücünü, bu baskıcı otoriter anlayış karşısında nasıl dimdik ayakta durduğumuzu herkese göstereceğiz.
Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.