Bugün 5 Haziran Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz elli beşinci mezun nöbetimiz.
Okulumuzda kayyum anlayışına karşı tüm bileşenler olarak verdiğimiz mücadelede 518 günü geride bıraktık. Sırtını siyasi iktidara dayayarak keyfi uygulamalarla, tepeden atanan kadrolar aracılığıyla kampüsümüzde otoriter bir dünya kurmaya ve kendini ancak bu şekilde var etmeye çalışan Naci İnci yönetiminin hukuksuz ve usulsüz girişimleri devam ediyor.
Hayal ettikleri bu vasat dünya için seçilmiş yöneticiler dayanaksız gerekçelerle görevden alınıp kişiye özel kadrolar açılırken komisyonlar lağvediliyor ya da liyakatsiz isimlerle yeniden yapılandırılıyor. Üniversitemizin demokratik yönetişim ilkelerini ve değerlerini doğrudan hedef alan bu bilinçli yıkım faaliyetini yürütenler ne yarattıkları kamu zararını ne de gençlerden gaspettikleri nitelikli eğitim hakkını önemsiyor. Onların dünyası, hukukun olmadığı, zorbalığın, vasatlığın hüküm sürdüğü dayatmalar, baskılar ve keyfi uygulamalarla güzel olan her şeyin değersizleştiği karanlık bir dünya ve bunu kurmak için her hafta yeni bir komisyona, yeni bir yönetmeliğe, yerleşik yeni bir uygulamaya el atarak sözde iktidarlarını güçlendirmeye çalışıyorlar.
Bu yıkım ekibinin son icraatı yine kendi adamlarıyla ele geçirdikleri Konut Tahsis Komisyonu aracılığıyla akademisyenlerin ve idari kadronun barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına müdahale etmek oldu. Karar süreçlerinden ilgili kişi ve birimleri uzaklaştırarak hareket etmeyi olağan hale getiren bu gayrimeşru yönetim aynı keyfilikle, geçen hafta aniden boşalttırdıkları İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi’ni de kendi misafirlerine fütursuzca tahsis etmekte bir beis görmedi.
Karşımızda, hükmetmeye çalıştıkça etrafındaki karanlığı koyulaştıran, kendini bu koyu karanlığa isteyerek mahküm eden ve çaresizliği arttıkça saldırganlaşan bir anlayış var artık.
Oysa bizler, zorbalığa, kayırmacılığa, keyfiliğe dayanarak yaşamaya çalışanların hiçbir zaman kavrayamayacağı çok renkli, çok sesli bambaşka bir dünyanın insanlarıyız. Boğaziçi bileşenleri olarak direnişimizin başından beri ısrarla ve umutla korumaya çalıştığımız bizim dünyamız, kimsenin herhangi bir nedenden dolayı ayrımcılığa uğramadığı, çoğulculuğun, özgürlüğün, liyakatin ve yaratıcılığın değer bulduğu, fikirlerin rahatça paylaşıldığı, her türlü itirazın yüksek sesle dile getirildiği, katılımcı ve barışçıl bir gelecek vaat ediyor.
Boğaziçili öğrencilerle davetli sanatçıların kolektif bir dayanışma içinde geçen hafta açtığı ”Normalleş(me)!” adlı sergi işte tam da böyle bir hayalin meyvesi oldu; mücadele gücümüzü nereden aldığımızı, sesimizi sanatla, dayanışmayla nasıl çoğalttığımızı bir kez daha herkese gösterdi.
Karşımızdaki karanlığa rağmen biz, rengarenk dünyamıza sahip çıkmaya, onu korumaya, kollamaya, okulumuzun tüm farklı seslerini bizimle aynı ideali paylaşan herkesle buluşturmaya devam edecek; özerk ve özgür üniversitelerden de, daha güzel bir ülke, gençlerimiz için daha iyi bir gelecek hayalinden de asla vazgeçmeyeceğiz.
Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını ve öğrencilere uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyoruz. Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.