Bugün 14 Kasım Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmiyedinci nöbetimiz.
Özerk ve özgür üniversite mücadelesiyle geçirdiğimiz 315 günü geride bıraktık. Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve aileler 5 Kasım’da kampüste buluşmuş, üniversitemize verilen hasarları ve taleplerimizi ısrarla dile getirerek direnişimizde dayanışmanın gücüne bir kez daha dikkat çekmiştik. Aynı talepleri geçen hafta sonu, mezunların girişimiyle İstanbul Maratonu’na katılan 200’den fazla Boğaziçili olarak şehrin sokaklarında da haykırdık.
Biz tüm kararlılığımızla bu mücadeleden vazgeçmeyeceğimizi, bizlerle aynı ideali paylaşanlarla bir arada durmaya, kayyumlar gidene kadar direnmeye devam edeceğimizi tüm ülkeye ilan ederken okulumuzu yönetmekten aciz olan atanmış kadroların bu birliktelikten, dayanışmanın yarattığı mücadele ruhundan rahatsız olduğunu, hatta korktuğunu çok iyi biliyoruz.
İşgal ettikleri koltuklarından kalkmamak için her şeyi yapmaya hazır olan bu kadro, korkularını yasa tanımaz, keyfi uygulamalarla, kaba kuvvete dayalı güç gösterileriyle sergilemeye devam ediyor maalesef. Senato kararı olmadan, ilgili kurullara danışmadan, liyakate dayalı kriterlere aykırı şekilde bölümlere atama yapma, başka ülkelerdeki üniversitelerle anlaşma imzalama cüretini kendinde bulan bu yönetim, yetersizliğini örtmek için bir yandan da kampüsümüzü ablukaya almayı sürdürüyor.
Mezunların okula erişimini engellemek için çareyi tel çekmekte bulan, kameralar ve sivil polislerle, muhbir arayışlarıyla tekinsiz bir eğitim ortamı yaratmaya çalışan bu güvenlikçi yaklaşım, kayyum kadronun yönetim becerisine sahip olmadığını da açıkça göstermektedir.
Rektörlüğün önünü dokunulmaz alan ilan ederek, akademisyenlere kampüsü yasaklayarak, onları gözetleyip haklarında rapor tutturarak üniversitemizi yönettiğini zanneden, her günü çevik kuvvet tehdidi ve güvenlikçi zorbalığıyla geçirmeye çalışan Naci İnci öğrenciler hakkında tedbir kararı aldırmaktan da utanmamaktadır.
Kendisinin şikayeti üzerine, haklarında herhangi bir iddianame bulunmadan tek kişilik hücrelerde bir aydan fazladır rehin tutulan Berke ve Perit’in eğitim hakları ellerinden alınırken, insan hakları ihlal edilirken Naci İnci bu insafsız uygulamayla tüm öğrencilere, hatta tüm Boğaziçi bileşenlerine gözdağı verdiğini zannetmekte, çaresizliğini bu tür girişimlerle örtbas etmeye çalışmaktadır.
Her türlü itirazı tehdit olarak algılayan, yükselen her sesi yasakçı ve güvenlikçi önlemlerle bastırma telaşına giren, pervasızlıkta ve zorbalıkta sınır tanımayan bu garimeşru yönetim bilmelidir ki bizler, sizin kızarmayan yüzlerinize ayna tutmaya devam edecek, şahit olduğumuz bu yaklaşımın hesabının bir gün sorulması için, her yaptığınız hukuksuzluğu, güç gösterisini dillendirmekten, kayda geçirmekten vazgeçmeyeceğiz.
Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. Yalan ve talan zihniyetiyle tüm bileşenler olarak mücadele etmeye devam ediyor, akademisyenlerin açtığı davaların destekçisi, takipçisi ve katılımcısı olmayı sürdürüyoruz.
Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.