Bugün 5 Aralık Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzuncu nöbetimiz.
Ülkemiz ve üniversitemiz adına bizleri utandıran uygulamaların yaşandığı bir haftayı daha geride bıraktık.
Kayyum yönetimi, okulumuzda Cuma günü düzenlenmesi planlanan “Duvarlar ve Sınırlar” başlıklı panelin katılımcıları arasında bulunan Can Candan ve Feyzi Erçin’ın konuşmalarını, kampüse giriş izinleri olmadığı gerekçesiyle programdan çıkarmak istedi. Bu girişimiyle, görevini kötüye kullanarak bilimsel özgürlüğe doğrudan müdahale eden Naci İnci, sansürcü uygulamalarına bir yenisini daha eklemi ş oldu.
Ardından yönetimin bir başka müdahalesi geldi.
Akademik paneli sansürleyen, kampüsü akademisyenlere yasaklayan Naci İnci’nin icraatlarını, Boğaziçi Üniversitesi yayınevinin fiilen kapatılmasını, Berke ve Perit’in tutukluluğunu protesto etmek için aralarında yayıncı ve yazarların da bulunduğu kalabalık bir mezun grubuyla birlikte tutulan Cuma nöbeti sırasında bu kez, ülkemizin en değerli ekonomistlerinden, Kadir Has Üniversitesi Dekanı, mezunumuz Prof Dr. Erinç Yeldan’ın okulumuza girişi twitter paylaşımı gerekçe gösterilerek engellendi.
Tıpkı daha önce benzer sansürcü uygulamalarla öğrenci klüplerinin etkinliklerini engellediği gibi şimdi de, akademik panellere, konuşmacı isimlerine pervasızca müdahale eden yönetim, Sayın Yeldan’ın kampüse girişini yasaklayarak, oynadığı bu karanlık ve tehlikeli oyunda yeni bir alan kazanmaya çalışmaktadır.
Yükselen her itiraza karşı yasaklar listesi hazırlamaktan başka iş yapmayı bilmeyen, okulumuzu yönetemediği uygulamalarıyla defalarca kanıtlanan bu yönetimin hukuksuz her adımı, sansürcü, baskıcı her uygulaması, korkunun, çaresizliğin ve kendisi gibi düşünmeyene duyulan tahammülsüzlüğün de bir göstergesidir.
Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir. Burası, aklını kullanan, bilgi üreten, sorgulayan bireyler yetiştirmek için kurulmuş ve tam da bu nedenle özerk ve özgür olması gereken bir kurumdur.
Bu kuruma giren kişiler sırf siz hoşlanmıyorsunuz diye engellenemez, akademik programlar konuşmacı beğenmediğiniz için iptal edilemez, öğrenciler keyfinize göre tutuklanamaz.
Ülkemizin her kurumuna sirayet eden bu anlayışa karşı, durabildiğimiz her yerde dimdik durmak, bulabildiğimiz her mecrada sesimizi yükseltmek, hukuk çerçevesinde her itirazı dile getirmek bir vatandaşlık görevidir. Ve tüm Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, bunun için buradayız: Sansürcü, baskıcı, yasakçı her uygulamanızı ısrarla duyurarak, bir gün mutlaka hesabının sorulması için takipteyiz. Çünkü mücadelemiz meşru; suç işleyenlerin er ya da geç yargılanacaklarına olan inancımız ise tamdır.
Bu karanlık haftada dayanışmamızı yüreklendiren, yüzümüzü güldüren gelişmeler de yaşadık: Direnişimiz, biri ulusal diğeri uluslararası iki çok değerli ödülle onurlandırıldı. Mülkiyeliler Birliği, 2021 Mülkiyeliler Büyük Ödülü’nün “Boğaziçi Üniversitesi Bileşenlerinin, üniversitenin demokratik yapısına, kurumsal özerkliğe ve akademik özgürlüğe güçlü biçimde sahip çıkmaları” gerekçesiyle Boğaziçi Demokratik Direniş Bileşenleri’ne verildiğini açıkladı.
Kuzey Amerika Orta Doğu Çalışmaları Derneği MESA da bu yılki Akademik Özgürlük Ödülü’ne Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve mezunlarını layık buldu ve Boğaziçi Üniversitesi’nin gösterdiği direnişin, Türkiye’nin akademik ve siyasi iklimi içinde müstesna bir örnek olduğunu belirtti. Her iki kuruma da değerli destekleri için teşekkür ederiz.
Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyoruz.
Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, 61 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.