Boğaziçi Mezunlarından Kamuoyuna

KAMUOYUNA

Üniversitemizde kayyum zihniyetine karşı bir yıldır tüm bileşenler olarak sürdürdüğümüz mücadelenin en karanlık günlerini yaşıyoruz.

Üç fakültemizin seçimle iş başına gelmiş dekanları, YÖK’ün 18 Ocak tarihli kararıyla, haksız ve teamüllere aykırı bir şekilde görevlerinden alındı.  Böylece üniversitemiz seçilmemiş isimlerin yönetimine mahkum edilmiş oldu.

Okulumuzu ele geçirmek için her yolu deneyen ancak başarılı olamayan kayyum zihniyeti, devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kamu otoritesini kötüye kullanarak hukuka ve katılımcı yönetişim ilkelerine aykırı bir müdahalede bulunmuş, ülkemizin en değerli kamu üniversitelerinden birinde, üniversitemizde, bir yıldır yaşanan tahribatı ve kıyımı derinleştirmiştir.  

Boğaziçi mezunları olarak, tek amacı üniversitemizin yönetim birimlerini kontrol etmek olan bu müdahaleyi kabul etmiyor, seçilmiş dekanların en kısa sürede görevlerine iade edilmesini talep ediyoruz.

Gün, kuralsızlığı ve yasa tanımazlığı kendine şiar edinen,  meşru her itiraza tehdit ve kaba kuvvetle saldıran, ülkemizin en değerli kurumlarının içini boşaltıp yöneteceğini zanneden bu anlayışa karşı, sesimizi daha da gür çıkarma, eylemliliğimizi genişletme, mücadelemizi çoğaltma günüdür.

İyiyi ve doğruyu yok etmekten başka hedefi olmayanların ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulan üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden bizimle aynı ideali paylaşanlarla çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Unutmamalıyız ki, siyasi amaçlara hizmet eden keyfi ve hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığı, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, hatta bu talebi duyuran afişlere bir gün bile tahammül edilemeyen bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olamaz.

Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne şahit olduğumuz okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter anlayışa bırakmayacak, karşılaştığımız her hukuksuzluğun yasalar önünde bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.

Boğaziçi bileşenleri olarak bir yıldır, Türkiye’nin tüm üniversiteleri özgürce bilim üretebilsin diye sürdürdüğümüz dayanışmada gücümüzü haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. İnanıyoruz ki pek çok alanda bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret verdikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka aydınlatacağız.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 23 Ocak 2022

Bugün 23 Ocak Pazar.  Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuz yedinci mezun nöbetimiz.

Üniversitemizde kayyum zihniyetine karşı bir yıldır tüm bileşenler olarak sürdürdüğümüz mücadelenin en karanlık günlerini yaşıyoruz.

Üç fakültemizin seçimle iş başına gelmiş dekanları, YÖK’ün 18 Ocak tarihli kararıyla, haksız ve teamüllere aykırı bir şekilde görevlerinden alındı.  Böylece üniversitemiz seçilmemiş isimlerin yönetimine mahkum edilmiş oldu.

Okulumuzu ele geçirmek için her yolu deneyen ancak başarılı olamayan kayyum zihniyeti, devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kamu otoritesini kötüye kullanarak hukuka ve katılımcı yönetişim ilkelerine aykırı bir müdahalede bulunmuş, ülkemizin en değerli kamu üniversitelerinden birinde, üniversitemizde, bir yıldır yaşanan tahribatı ve kıyımı derinleştirmiştir.  

Boğaziçi mezunları olarak, tek amacı üniversitemizin yönetim birimlerini kontrol etmek olan bu müdahaleyi kabul etmiyor, seçilmiş dekanların en kısa sürede görevlerine iade edilmesini talep ediyoruz.

Gün, kuralsızlığı ve yasa tanımazlığı kendine şiar edinen,  meşru her itiraza tehdit ve kaba kuvvetle saldıran, ülkemizin en değerli kurumlarının içini boşaltıp yöneteceğini zanneden bu anlayışa karşı, sesimizi daha da gür çıkarma, eylemliliğimizi genişletme, mücadelemizi çoğaltma günüdür.

İyiyi ve doğruyu yok etmekten başka hedefi olmayanların ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulan üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden bizimle aynı ideali paylaşanlarla çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Unutmamalıyız ki, siyasi amaçlara hizmet eden keyfi ve hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığı, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, hatta bu talebi duyuran afişlere bir gün bile tahammül edilemeyen bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olamaz.

Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne şahit olduğumuz okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter anlayışa bırakmayacak, karşılaştığımız her hukuksuzluğun yasalar önünde bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.

Boğaziçi bileşenleri olarak bir yıldır, Türkiye’nin tüm üniversiteleri özgürce bilim üretebilsin diye sürdürdüğümüz dayanışmada gücümüzü haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. İnanıyoruz ki pek çok alanda bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret verdikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka aydınlatacağız.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene, işlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanları görevlerine iade edilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 21 Ocak 2022

Boğaziçi mezunlarından dayanışma çağrısı: “Gün mücadelemizi çoğaltma günüdür”

Boğaziçi Üniversitesi’nde seçimle göreve gelmiş üç dekanın YÖK tarafından görevden alınmasını akademisyen nöbetine katılarak protesto eden mezunlar, kayyum zihniyetine karşı dayanışmayı genişletmek için çağrıda bulundu. Mezunlar, “Üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden bizimle aynı ideali paylaşanlarla çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum yönetimine karşı bir yılı aşkın süredir devam eden direniş, seçimle iş başına gelen üç fakülte dekanının önceki gün YÖK tarafından görevden alınmasıyla yeni bir ivme kazandı.

Her gün rektörlük binasına sırtlarını dönen akademisyenlerin nöbetine bugün aralarında mezunların da bulunduğu kalabalık bir bileşenler grubu eşlik etti. Yaptıkları basın açıklamasıyla son gelişmeleri protesto eden Boğaziçi mezunları üç fakülte dekanının YÖK tarafından haksız ve teamüllere aykırı bir şekilde görevden alınmasının ardından üniversitenin, seçilmemiş isimlerin yönetimine mahkum edildiğini vurguladı.  

 “Okulumuzu ele geçirmek için her yolu deneyen ancak başarılı olamayan kayyum zihniyeti, devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kamu otoritesini kötüye kullanarak hukuka ve katılımcı yönetişim ilkelerine aykırı bir müdahalede bulunmuş, ülkemizin en değerli kamu üniversitelerinden birinde, üniversitemizde, bir yıldır yaşanan tahribatı ve kıyımı derinleştirmiştir” ifadesini kullanan mezunlar,  bu müdahaleyi kabul etmediklerini,  seçilmiş dekanların en kısa sürede görevlerine iade edilmelerini talep etti.  

“Gün, kuralsızlığı ve yasa tanımazlığı kendine şiar edinen,  meşru her itiraza tehdit ve kaba kuvvetle saldıran, ülkemizin en değerli kurumlarının içini boşaltıp yöneteceğini zanneden bu anlayışa karşı, sesimizi daha da gür çıkarma, eylemliliğimizi genişletme, mücadelemizi çoğaltma günüdür” diyen Boğaziçi mezunları, kendileriyle aynı ideali paylaşan herkesi dayanışmaya çağırdı.

Mezunlar yaptıkları açıklamada, “İyiyi ve doğruyu yok etmekten başka hedefi olmayanların ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulan üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz” ifadesini kullandı.  

Siyasi amaçlara hizmet eden keyfi ve hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığı, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, hatta bu talebi duyuran afişlere bir gün bile tahammül edilemeyen bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olamayacağına dikkat çeken mezunlar,  “Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne şahit olduğumuz okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter anlayışa bırakmayacak, karşılaştığımız her hukuksuzluğun yasalar önünde bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz” diye konuştu.

Boğaziçi bileşenleri olarak bir yıldır, Türkiye’nin tüm üniversiteleri özgürce bilim üretebilsin diye mücadele verdiklerini hatırlatan mezunlar, “Gücümüzü haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. Pek çok alanda bizler gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret verdikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka aydınlatacağız” açıklamasında bulundu.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 16 Ocak 2022

“Özel duruşma uygulaması temel hukuk prensiplerine aykırıdır”

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, Berke Gök ve Perit Özen’in de aralarında bulunduğu 14 öğrenci hakkındaki duruşmaya katılmayan müştekiler için özel bir duruşma yapılmasını eleştirerek “Kamu otoritesinin kötüye kullanıldığı bu tür uygulamalar temel hukuk prensiplerine aykırıdır ve ülkemizin kurumlarının nasıl bir keyfiyet içinde yönetildiğinin de iyi bir göstergesidir” diye konuştu.  

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi olarak bir araya gelen mezunlar, otuzaltıncı buluşmalarında, kayyum yönetiminin kapalı kapılar ardında iş bitirme gayretlerine, soru işaretleriyle dolu, birbiriyle çelişen açıklamalarına, uygulamalarına değindi.

“Kayyum rektör Naci İnci’nin şikâyetiyle tutuklanarak 94 gün cezaevinde kalan Berke Gök ve Perit Özen’in de aralarında bulunduğu 14 öğrenci hakkındaki duruşmaya katılmayan müştekiler için daha sonra ayrı bir duruşma düzenlendiğini, tüm Türkiye ile birlikte basından öğrendik” diye konuşan mezunlar, sanıklara ve avukatlarına bildirilmeden, kapalı kapılar ardında organize edilen ve şimdiye kadar örneği görülmemiş bu özel uygulamanın  temel hukuk prensiplerine aykırı olduğunu ve öğrencilerin adil yargılama hakkını açık şekilde ihlal ettiğini vurguladı.  

Açıklamalarında Matematik Bölümü öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ın çalışma izninin ani bir kararla iptaline de değinen mezunlar, Naci İnci’nin daha önce bu konuda bilgisinin olmadığını söylemesine rağmen YÖK’e kendisinin talepte bulunduğunun ortaya çıktığını hatırlattı.    

Üniversitenin ilgili kurumlarının iradesini yok sayan, daha önce alınmış kararlara doğrudan müdahele ederek  tersine çeviren bu uygulamanın da gizli birtakım  girişimlerle yönetilmesinin tehlikelerine dikkat çeken mezunlar, “Bu kayyum anlayışının devlet kurumlarıyla işbirliği içinde attığı her adım, bir kamu kurumuna bile isteye zarar vermeye yönelik, kamu otoritesinin kötüye kullanıldığı  uygulamalardır ve sadece okulumuzun değil, ülkemizin kurumlarının nasıl bir keyfiyet içinde yönetildiğinin de iyi bir göstergesidir” diye konuştu.   

Bu yıkım ekibinin, karşılarına çıkan her konuda yeni yeni hukuksuzluklar yaratarak “ben yaptım oldu” anlayışıyla bir şeyler elde edeceğini sandığını belirten Boğaziçi mezunları, “Bizler, Türkiye’deki her üniversitenin bir Boğaziçi olması için mücadele ediyor, gençlerimizin hepsine daha iyi bir ortak gelecek sunmaya çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

“Elli yıllık bu devlet üniversitesinin ayakta kalmasını sağlayan özelliklerini, varlık sebebimizi, ne için mücadele ettiğimizi bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edecek; her gün bir başka hoyratlık, zorbalık ve haksızlıkla karşılaştığımız bu zor zamanlarda değerlerimizi yok etmek isteyenlere inat, değişimi daha da sağlam bir şekilde var etmeye çalışacağız” diye konuşan mezunlar, bu yolda yalnız olmadıklarını da vurguladı.  

Kendileriyle aynı ideali paylaşanlarla şimdiye kadar birçok mecrada buluşma, yan yana durma imkanı bulduklarını hatırlatan mezunlar, bu desteğin son örneğini de çok sayıda yurttaşın katılımıyla duyurulan bir dayanışma mektubunda gördüklerini belirterek, “Karşımızdaki karanlığı ancak bu şekilde çoğaldıkça yok edeceğimize inanıyoruz” diye konuştu.  

Mezun Nöbetleri – 16 Ocak 2022

Bugün 16 Ocak Pazar.  Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzaltıncı mezun nöbetimiz.

Kayyum yönetiminin kapalı kapılar ardında iş bitirme gayretlerine, soru işaretleriyle dolu, birbiriyle çelişen açıklamalarına, uygulamalarına şahit olduğumuz bir haftayı daha geride bıraktık.

Naci İnci’nin şikâyetiyle tutuklanarak 94 gün cezaevinde kalan Berke Gök ve Perit Özen’in de aralarında bulunduğu 14 öğrenci hakkındaki duruşmaya katılmayan müştekiler için daha sonra ayrı bir duruşma düzenlendiğini, tüm Türkiye ile birlikte basından öğrendik. Sanıklara ve avukatlarına bildirilmeden, kapalı kapılar ardında organize edilen ve şimdiye kadar örneği görülmemiş bu özel uygulama  temel hukuk prensiplerine aykırıdır ve öğrencilerin adil yargılama hakkını açık şekilde ihlal etmektedir.

Tıpkı özel duruşma uygulamasında olduğu gibi benzer bir tuhaflık aynı hafta içinde Matematik Bölümü öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ın çalışma izninin iptali konusunda da karşımıza çıktı. Ravichandran’ın ani bir kararla işine son verilmesinin ardında, kendisi aksini söylese de Naci İnci’den YÖK’e giden bir talep olduğunu öğrendik. 

Yalancının kimliği bir yana, üniversitenin ilgili kurumlarının iradesini yok sayan, daha önce alınmış kararlara doğrudan müdahele ederek  tersine çeviren bu uygulamanın gizli birtakım  girişimlerle yönetilmesi  bize hep aynı şeyi söylüyor: Bu kayyum anlayışının devlet kurumlarıyla işbirliği içinde attığı her adım, bir kamu kurumuna bile isteye zarar vermeye yönelik, kamu otoritesinin kötüye kullanıldığı  uygulamalardır ve sadece okulumuzun değil, ülkemizin kurumlarının nasıl bir keyfiyet içinde yönetildiğinin de iyi bir göstergesidir.   

Karşılarına çıkan her konuda yeni yeni hukuksuzluklar yaratarak “ben yaptım oldu” anlayışıyla bir şeyler elde edeceğini sanan bu yıkım ekibi şunu çok iyi bilmelidir: Bizler, Türkiye’deki her üniversitenin bir Boğaziçi olması için mücadele ediyor, gençlerimizin hepsine daha iyi bir ortak gelecek sunmaya çalışıyoruz. Bu nedenle, Boğaziçi akademisyenlerinin kendilerini kamuya anlattıkları “Boğaziçi Ayakta” başlıklı kitapçıklarının yeni sayısında da vurguladıkları gibi, elli yıllık bu devlet üniversitesinin ayakta kalmasını sağlayan özelliklerini, varlık sebebimizi, ne için mücadele ettiğimizi bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edecek; her gün bir başka hoyratlık, zorbalık ve haksızlıkla karşılaştığımız bu zor zamanlarda değerlerimizi yok etmek isteyenlere inat, değişimi daha da sağlam bir şekilde var etmeye çalışacağız.

Biliyoruz bu yolda yalnız da değiliz.

Bizimle aynı ideali paylaşanlarla şimdiye kadar birçok mecrada buluşma, yan yana durma imkanı bulduk ve bu desteğin son örneğini de çok sayıda yurttaşın katılımıyla duyurulan bir dayanışma mektubunda gördük. Boğaziçi bileşenleri olarak özerk ve özgür üniversite talebiyle başlattığımız direnişe destek verdiklerini imzalarıyla beyan edenlere duyarlı yaklaşımları ve dayanışmayı büyütme çağrıları için teşekkür ediyor, karşımızdaki karanlığı ancak bu şekilde çoğaldıkça yok edeceğimize inanıyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamaların ve atamaların sona erdirilmesini, işlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerin görevlerine iade edilmesini; hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, öğrencilerle akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini talep ediyoruz.  Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 9 Ocak 2022

“Berke ve Perit neden özgürlüklerinden mahrum bırakıldı?”

Mezun nöbetinde buluşan Boğaziçililer, üç aydır tutuklu bulunan Berke Gök ve Perit Özen’in tahliyesine değinerek  öğrencilerin neden 94 gün boyunca özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını ve eğitim haklarının ihlal edildiğini sormaktan vazgeçmeyeceklerini dile getirdi. Mezunlar, “Düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygı duyulmayan bir dünyada hiç kimse için bir gelecek olamayacağını unutmamalıyız” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi bir araya gelen mezunlar otuzbeşinci buluşmalarında, kayyum rektör Naci İnci’nin şikayeti üzerine tutuklanan ve üç aydır cezaevinde bulunan Berke Gök ve Perit Özen’in tahliyelerine değinerek öğrencilerin, tüm süreç boyunca haklı mücadelelerine sahip çıkarak metanetli duruşlarıyla herkese örnek olduklarını vurguladı.

“Kayyum yönetimini protesto ettikleri için Naci İnci’nin şikayeti ile 94 gün boyunca adeta rehin alınan Boğaziçi öğrencileri Berke Gök ve Perit Özen’in keyfi tutuklulukları nihayet sona erdi” diyen mezunlar, “Her iki öğrencimize de geçmiş olsun diyor, tüm süreç boyunca haklı mücadelelerine sahip çıkarak metanetli duruşlarıyla hepimize örnek oldukları; ancak bir arada durdukça gerçek anlamda özgürleşebileceğimizi bize gösterdikleri için teşekkür ediyoruz” ifadesini kullandı.

Adalet sisteminin iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı kullandığı bir baskı aracına dönüştüğünü hatırlatan mezunlar, ilk duruşmalarında tahliye edilen Berke ve Perit’in neden 94 gün boyunca özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını ve eğitim haklarının ihlal edildiğini sormaktan vazgeçmeyeceklerini dile getirdi. Mezunlar, “Bugüne kadar yüzlerce öğrencinin niçin gözaltına alındığını, burslarının kesildiğini, yurtdışı çıkışlarının engellendiğini, akademisyenlerin neden savcılığa ifadeye çağrıldığını sorgulamaktan vazgeçmemeli; düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygı duyulmayan bir dünyada hiç kimse için bir gelecek olamayacağını unutmamalıyız” diye konuştu.  

Akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar olarak direnişin birinci yılında 5 Ocak’ta Güney Meydan’da bir araya geldiklerini de hatırlatan mezunlar, “Bu buluşmamızda okulumuzu keyfî kararlarla, kaba kuvvet ve baskıyla yönetebileceğini, herkesi gözdağıyla  sindirebileceğini zanneden kayyum yönetiminin yalnızlığı karşısında, bir yıldır korkmadan ve yılmadan yan yana durarak, doğru soruları ve doğru talepleri ısrarla dile getirerek nasıl çoğaldığımızı yeniden gösterme fırsatı bulduk” açıklamasını yaptı.

“Dayanışmanın değerini, dostluğun gücünü ve kucaklaşmanın güzelliğini sık sık hissettiğimiz bu yıldönümü haftasında bir kez daha hatırlatalım” diye konuşan mezunlar “Kampüsteki dilek ağacımıza astığımız tüm dileklerimizin gerçekleşeceği güne kadar biz buradayız” ifadesini kullandı.   

Boğaziçi mezunları yaptıkları basın açıklamasında kendilerine dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, yıldırma girişimlerini, zorbalığı kabul etmediklerini, bu ülkedeki tüm gençlerin ilkelere ve değerlere sahip çıkan, nitelikli, liyakate dayalı özerk ve özgür bir üniversite eğitimine kavuşabilmesi için bir arada durmaktan, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeceklerini bir kez daha dile getirdi.

Mezun Nöbetleri – 9 Ocak 2022

Bugün 9 Ocak Pazar.  Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzbeşinci mezun nöbetimiz.

Kayyum yönetimini protesto ettikleri için Naci İnci’nin şikayeti ile 94 gün boyunca adeta rehin alınan Boğaziçi öğrencileri Berke Gök ve Perit Özen’in keyfi tutuklulukları nihayet sona erdi.

Her iki öğrencimize de geçmiş olsun diyor, tüm süreç boyunca haklı mücadelelerine sahip çıkarak metanetli duruşlarıyla hepimize örnek oldukları; ancak bir arada durdukça gerçek anlamda özgürleşebileceğimizi bize gösterdikleri için teşekkür ediyoruz.

Adalet sisteminin iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı kullandığı bir baskı aracına dönüştüğü ülkemizde sadece Berke ve Perit’in davasına bakarak bile çok şey söylemek, çok sayıda soruyu ısrarla gündeme getirmek mümkün.

İlk duruşmalarında tahliye edilen Berke ve Perit’in neden 94 gün boyunca özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını, eğitim haklarının ihlal edildiğini sormaktan, bugüne kadar yüzlerce öğrencinin niçin gözaltına alındığını, burslarının kesildiğini, yurtdışı çıkışlarının engellendiğini, akademisyenlerin neden savcılığa ifadeye çağrıldığını sorgulamaktan vazgeçmemeli; düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygı duyulmayan bir dünyada hiç kimse için bir gelecek olamayacağını unutmamalıyız.

Bu hafta akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar olarak mücadelemizin birinci yılında Güney Meydan’da bir araya geldiğimizde de bu soruları ve daha nicelerini sormaya, okulumuzda yaratılmaya çalışılan baskı ve korku atmosferine karşı tüm bileşenler olarak direnmeye devam edeceğimizi güçlü bir şekilde bir kez daha beyan ettik. Üniversitemizi keyfî kararlarla, kaba kuvvet ve baskıyla yönetebileceğini, herkesi gözdağıyla  sindirebileceğini zanneden kayyum yönetiminin yalnızlığı karşısında, bir yıldır korkmadan ve yılmadan yan yana durarak, doğru soruları ve doğru talepleri ısrarla dile getirerek nasıl çoğaldığımızı yeniden gösterme fırsatı bulduk.

Dayanışmanın değerini, dostluğun gücünü ve kucaklaşmanın güzelliğini sık sık hissettiğimiz bu yıldönümü haftasında bir kez daha hatırlatalım: Kampüsteki dilek ağacımıza astığımız tüm dileklerimizin gerçekleşeceği güne kadar biz buradayız.  

Bize dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, yıldırma girişimlerini, zorbalığı kabul etmiyor, bu ülkedeki tüm gençlerin ilkelere ve değerlere sahip çıkan, nitelikli, liyakate dayalı özerk ve özgür bir üniversite eğitimine kavuşabilmesi için bir arada durmaktan, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmiyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını,  kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamaların ve atamaların sona erdirilmesini, işlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerin görevlerine iade edilmesini; hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, öğrencilerle akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini talep ediyoruz.

 Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 2 Ocak 2022

Bugün 2 Ocak Pazar.  Kayyum yönetimine karşı tüm bileşenler olarak başlattığımız direnişimizin birinci yıldönümü.  Akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzdördüncü mezun nöbetimiz.

Özerk ve  özgür üniversite mücadelesi içinde, dayanışma ve direniş ruhuyla dört mevsimi, 365 günü geride bıraktık. 

Üniversitemizi yönetemeyen otoriter bir anlayışın hoyratlığıyla geçirdiğimiz bu 365 günün sonunda   elimizde ağır bir hasar raporu olsa da, bu süre içinde Boğaziçi bileşenleri olarak uzun bir direniş kronolojisi, hiç yılmadan sürdürdüğümüz bir eylemlilik listesi yaratmayı da başardık.  

Kayyum rektörün şikayeti üzerine 89 gündür adeta rehin tutulan, yeni yıla cezaevinde giren Berke Gök ve Perit Özen başta olmak üzere çok sayıda öğrenci hakkında devam eden dava ve soruşturmaları, savcılığa ifadeye çağrılan akademisyenleri, bir gecede kurulan fakülte ve enstitüleri, tepeden atanan yöneticileri, kapımıza vurulan kelepçeyi konuştuğumuz bu bir yıl içinde itiraz eden herkese uygulanan şiddet ve baskı politikalarına da, senatoda koltuk kapmak için oynanan oyunlara da birlikte direndik. 

Yine bu 365 günde Boğaziçi bileşenleri olarak keyfi uygulamalar, işten çıkarmalar karşısında itirazımızı her mecrada dile getirirken bir yandan da arazi talanıyla mücadeleye giriştik, intihal dosyaları hazırladık, öğrencileri darp eden güvenlikçileri teşhir ettik, onların maruz kaldığı polis takibini, muhbirlik dayatmalarını tüm kamuoyuna duyurmayı başardık; ve bir kayyum rektörün gidişini şarkılarla, danslarla kutladık. 

Bu 365 gün, nasıl bir üniversite istediğimizi daha fazla düşündüğümüz, tartıştığımız bir yıl da oldu bizim için. Bu konudaki önerilerimizi Meclis dahil pek çok platformda dile getirirken okulumuzda yeni bir rektör seçimi yapabileceğimizi de herkese gösterme fırsatı bulduk. 

Bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çoğalmaya çalıştığımız, bu niyetle çok değerli ortaklıklar kurduğumuz bu bir yılda bize moral veren, mücadelemizin takdir gördüğü önemli ödüller de aldık.

Evet, herkes için uzun ve yorucu ama bir o kadar da öğretici, dönüştürücü ve son derece değerli bir yılı geride bıraktık. 

Hiçbirimiz bir yıl önceki biz değiliz artık; birlikte büyüdük, değiştik, geliştik, tüm farklılıklarımıza rağmen  bu eşsiz mücadeleye ortak olmayı, yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı öğrendik; eylemliliğimizi sürdürme becerisini böyle kazandık, dayanışmanın güzelliğini bu sayede keşfettik. 

Okulumuzu yönetemeyen ve biz var oldukça da asla istediği gibi yönetemeyecek olan bu otoriter anlayış bu mücadeleyi kazanamayacak. Çünkü bu yıkım ekibi gücünü nereden alırsa alsın karşısında daima ilk günlerin heyecanıyla direnen, hep daha iyiyi düşleyerek yaşayan Boğaziçililieri bulacak.  

Hiçbir şey değişmiyor dediğimiz anlarda aslında bizim sayemizde ne çok şeyin değiştiğini birbirimize hatırlatarak, umutla yol aldığımız bu bir yılda tüm Türkiye’ye örnek olan bir direnişin özneleri olmaktan gurur duyuyor, direndikçe neler başarabileceğimizi artık çok iyi biliyoruz. 

Yeni yılda da bize dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, zorbalığı kabul etmeyecek, ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmemiz için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.   

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, atamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  

Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işlerine son verilen Can Candan ve Mohan Ravichandran’ın görevlerine iade edilmelerini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrenci ve akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini, Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 

2022’nin Türkiye’de özgür, özerk ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite idealini hep birlikte gerçekleştirebileceğimiz, gençlerimize çok daha güzel bir gelecek hazırlayabileceğimiz bir yıl olması dileğiyle… 

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 2 Ocak 2022

Boğaziçi mezunlarından direnişin birinci yılında mücadeleye devam mesajı  

Boğaziçi mezunları, kayyum yönetimine karşı tüm bileşenler olarak başlattıkları özerk ve özgür üniversite mücadelesinin birinci yıldönümünde bir araya gelerek dayanışmaya devam mesajı verdi. “Yeni yılda da bize dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, zorbalığı kabul etmeyeceğiz” diyen mezunlar, ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşuncaya kadar direnişten vazgeçmeyeceklerini duyurdu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi bir araya gelen mezunlar, otuzdördüncü buluşmalarında, kayyum yönetimine karşı tüm bileşenler olarak başlattıkları direnişin birinci yılını değerlendirdi. 

“Özerk ve  özgür üniversite mücadelesi içinde, dayanışma ve direniş ruhuyla dört mevsimi, 365 günü geride bıraktık” diyen mezunlar, “Üniversitemizi yönetemeyen otoriter bir anlayışın hoyratlığıyla geçirdiğimiz bu 365 günün sonunda elimizde ağır bir hasar raporu olsa da, bu süre içinde Boğaziçi bileşenleri olarak uzun bir direniş kronolojisi, hiç yılmadan sürdürdüğümüz bir eylemlilik listesi yaratmayı da başardık” açıklamasında bulundu.  

Bir yılda üniversitelerinde yaşananları, kayyum rektörün şikayeti üzerine 89 gündür adeta rehin tutulan, yeni yıla cezaevinde giren Berke Gök ve Perit Özen başta olmak üzere çok sayıda öğrenci hakkında devam eden dava ve soruşturmaları, savcılığa ifadeye çağrılan akademisyenleri, bir gecede kurulan fakülte ve enstitüleri, tepeden atanan yöneticileri, kampüsün kapısına vurulan kelepçeyi hatırlatan mezunlar, bu süre boyunca yönetimin şiddet ve baskı politikalarına da, senatoda koltuk kapmak için oynanan oyunlara da birlikte direndiklerini vurguladı.  

Boğaziçi bileşenleri olarak keyfi uygulamalar, işten çıkarmalar karşısında itirazlarını her mecrada dile getirdiklerini belirten mezunlar, bu süreç içinde hep birlikte arazi talanıyla da mücadele ettiklerini,  intihal dosyaları hazırladıklarını, öğrencileri darp eden güvenlikçileri teşhir ettiklerini ve onların maruz kaldığı polis takibini, muhbirlik dayatmalarını tüm kamuoyuna duyurmayı başardıklarını hatırlattı. “Bir kayyum rektörün gidişini şarkılarla, danslarla kutladık” diyen mezunlar, bu süreçte nasıl bir üniversite sorusuna da yanıt aradıklarını, farklı öneri ve görüşleri pek çok mecrada gündeme getirdiklerini ve tüm bileşenler olarak yeni bir rektör seçimi yapabileceklerini herkese gösterme fırsatı bulduklarını vurguladı. 

“Bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çoğalmaya çalıştığımız, bu niyetle çok değerli ortaklıklar kurduğumuz bu bir yılda bize moral veren, mücadelemizin takdir gördüğü önemli ödüller de aldık” diye konuşan mezunlar, herkes için uzun ve yorucu geçen bu bir yılın aynı zamanda son derece öğretici, dönüştürücü ve değerli olduğuna dikkat çekti. 

“Hiçbirimiz bir yıl önceki biz değiliz artık; birlikte büyüdük, değiştik, geliştik, tüm farklılıklarımıza rağmen  bu eşsiz mücadeleye ortak olmayı, yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı öğrendik; eylemliliğimizi sürdürme becerisini böyle kazandık, dayanışmanın güzelliğini bu sayede keşfettik” diye konuşan mezunlar, “Okulumuzu yönetemeyen ve biz var oldukça da asla istediği gibi yönetemeyecek olan bu otoriter anlayış bu mücadeleyi kazanamayacak. Çünkü bu yıkım ekibi gücünü nereden alırsa alsın karşısında daima ilk günlerin heyecanıyla direnen, hep daha iyiyi düşleyerek yaşayan Boğaziçililieri bulacak” ifadesini kullandı. 

“Tüm Türkiye’ye örnek olan bir direnişin özneleri olmaktan gurur duyuyor, direndikçe neler başarabileceğimizi artık çok iyi biliyoruz” açıklamasını yapan mezunlar, Boğaziçi bileşenleri olarak  kendilerine dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, zorbalığı asla kabul etmeyeceklerini, ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmek  için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyeceklerini duyurdu.    

Mezun Nöbetleri – 26 Aralık 2021

Bugün 26 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz otuzüçüncü nöbetimiz.

Üniversitemizin temel ilkelerine, özerk yapısına, akademik özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla tüm Boğaziçi bileşenleri olarak başlattığımız direnişimiz bir yılı geride bırakıyor. 

Bu süre zarfında, okulumuzu tamamen keyfi uygulamalar ve usulsüzlüklerle yönetmeye çalışan, yönetemedikçe de itiraz edenlere karşı kampüste sürekli bir tehdit ortamı yaratarak gözdağı vermeye uğraşan, varlığını ancak bu şekilde koruyacağına inanan bir yönetim anlayışına tanık olduk. 

Bu anlayışın son icraatı, Boğaziçi’nin 50 yıllık tarihinde daha önce ihtiyaç duyulmamış bir ilke imza atmak oldu. Baskıcı politikalarını Rektörlüğe bağlı bir Disiplin Kurulu oluşturarak pekiştirmeye çalışan kayyum yönetimi bu kurulun başına da, usulsüz ataması nedeniyle hakkında devam eden bir dava bulunan, intihal iddialarıyla da ismi gündeme gelen Genel Sekreter Nedim Malkoç’u  getirdi. Bu kurul, okulumuz personeline karşı açık bir baskı aracı, yeni bir gözdağı girişimidir.  

Sicili kabarık olan bu otoriter kadro daha önce de, tüm birim ve kurulların iradesini görmezden gelerek Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne okulumuzun atama kriterlerine uymayan bir kişiyi getirmiş, bölüm ve fakülte kararlarını yok sayarak öğretim üyelerinin işlerine son vermiş, keyfine göre ders kapatmış, kampüs yasağı getirmiş, senatoyu ele geçirmek için türlü kurnazlıklar denemiş bir yönetemeyenler ekibidir. 

Bir yıldır yaşananlar, bu kadronun bir kamu kurumu olan okulumuza  tehdit ve gözdağıyla nasıl zararlar verdiğini, kendi öğrencilerini ve hocalarını şikayet ederek, tutuklanmalarına yol açarak asıl kendilerinin ciddi bir tehdit oluşturduğunu ortaya koymuştur. 

Önceki atanmış kayyum bizleri çok hafife almış, direnişimizin altı ayda sona ereceği öngörüsünde bulunmuştu. Gelecek hafta bir yılını dolduracak olan Boğaziçi direnişi bu süre içinde Türkiye’nin son zamanlarda gördüğü en uzun soluklu hak ve özgürlükler mücadelesine dönüştü. 

Bu bir yılda karşımızdaki otoriter anlayışın bizlere dayattığı her uygulamaya, keyfi her karara, şiddete başvurduğu her girişime nasıl direndiysek, eylemliliğimizi, dayanışmamızı yılmadan nasıl çoğalttıysak öyle direnmeye, özerk ve özgür üniversite idealini bizimle paylaşan herkesle çoğalmaya devam edeceğiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. 

Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işlerine son verilen Can Candan ve Mohan Ravichandran’ın bir an önce görevlerine iade edilmelerini,  Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrenci ve akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini, Naci İnci’nin şikâyeti üzerine gözaltına alınan ve 82 gündür cezaevinde bulunan Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 

Berke ve Perit’in yanısıra kampüsteki protestolara katılan 12 öğrenci için de 6 aydan 32 yıla kadar hapis istemi bulunuyor. 7 Ocak’taki duruşmalarında biz mezunlar da öğrencilerin yanında olacak, bir yıldır sürdürdüğümüz dayanışmamızın gücünü, bu baskıcı otoriter anlayış karşısında nasıl dimdik ayakta durduğumuzu herkese göstereceğiz. 

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.