Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 26 Aralık 2021

“Bir yıldır otoriter bir anlayışla mücadele ediyoruz, asla pes etmeyeceğiz”

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, tüm bileşenler olarak kayyum yönetimine karşı sürdürdükleri mücadelenin bir yıla yaklaştığını hatırlatarak “Bu bir yılda karşımızdaki otoriter anlayışın bizlere dayattığı keyfi her uygulamaya, şiddete başvurduğu her girişime nasıl direndiysek, eylemliliğimizi, dayanışmamızı yılmadan nasıl çoğalttıysak öyle direnmeye, özerk ve özgür üniversite idealini bizimle paylaşan herkesle çoğalmaya devam edeceğiz”diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi olarak bir araya gelen mezunlar, otuzüçüncü buluşmalarında, Boğaziçi’nin temel ilkelerine, özerk yapısına, akademik özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla tüm bileşenler olarak başlattıkları direnişin birinci yılını doldurmak üzere olduğunu hatırlattı. Mezunlar yaptıkları açıklamada, kayyum yönetimin artarak devam eden baskı ve tehditlerine rağmen mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini, bu kadronun Boğaziçi’ne verdiği hasarları dile getirmeye devam edeceklerini belirtti. 

“Bir yıl boyunca, okulumuzu tamamen keyfi uygulamalar ve usulsüzlüklerle yönetmeye çalışan, yönetemedikçe de itiraz edenlere karşı kampüste sürekli bir tehdit ortamı yaratarak gözdağı vermeye uğraşan, varlığını ancak bu şekilde koruyacağına inanan bir yönetim anlayışına tanık olduk” diyen mezunlar, bu anlayışın son icraatının da, Rektörlüğe bağlı bir Disiplin Kurulu oluşturulması olduğunu vurguladı. 

Bu girişimiyle baskıcı politikalarını pekiştirmeye çalışan kayyum yönetiminin Boğaziçi’nin 50 yıllık tarihinde daha önce ihtiyaç duyulmamış bir ilke imza attığına dikkat çeken mezunlar, bu kurulun başına getirilen Genel Sekreter Nedim Malkoç’un da, usulsüz ataması nedeniyle hakkında devam eden bir davası bulunduğunu, isminin intihal iddialarıyla da gündeme geldiğini hatırlattı. 

“Bu kurul, okulumuz personeline karşı açık bir baskı aracı, yeni bir gözdağı girişimidir” diye konuşan mezunlar, sicili kabarık olan bu otoriter kadronun daha önce de, tüm birim ve kurulların iradesini görmezden gelerek Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne Boğaziçi’nin atama kriterlerine uymayan bir kişiyi getirdiğini, bölüm ve fakülte kararlarını yok sayarak öğretim üyelerinin işlerine son verdiğini, keyfine göre ders kapatıp kampüs yasakladığını ve senatoyu ele geçirmek için türlü kurnazlıklar denediğini vurguladı. Boğaziçi mezunları, “Bir yıldır yaşananlar, bu kadronun bir kamu kurumu olan okulumuza  tehdit ve gözdağıyla nasıl zararlar verdiğini, kendi öğrencilerini ve hocalarını şikayet ederek, tutuklanmalarına yol açarak asıl kendilerinin ciddi bir tehdit oluşturduğunu ortaya koymuştur” diye konuştu. 

“Önceki atanmış kayyum bizleri çok hafife almış, direnişimizin altı ayda sona ereceği öngörüsünde bulunmuştu” diyen mezunlar, gelecek hafta bir yılını dolduracak olan Boğaziçi direnişinin bu süre içinde Türkiye’nin son zamanlarda gördüğü en uzun soluklu hak ve özgürlükler mücadelesine dönüştüğünü belirterek “Bu bir yılda karşımızdaki otoriter anlayışın bizlere dayattığı her uygulamaya, keyfi her karara, şiddete başvurduğu her girişime nasıl direndiysek, eylemliliğimizi, dayanışmamızı yılmadan nasıl çoğalttıysak öyle direnmeye, özerk ve özgür üniversite idealini bizimle paylaşan herkesle çoğalmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu. 

Boğaziçi mezunları, Naci İnci’nin şikâyeti üzerine gözaltına alınan ve 82 gündür cezaevinde adeta rehin tutulan  Berke Gök ve Perit Özen’in de aralarında bulunduğu 14 öğrenci ile ilgili 7 Ocak’ta görülecek duruşmada hazır bulunacaklarını belirterek “Bir yıldır sürdürdüğümüz dayanışmamızın gücünü, bu baskıcı otoriter anlayış karşısında nasıl dimdik ayakta durduğumuzu herkese göstereceğiz” diye konuştu. 

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 19 Aralık 2021

“Bu koyu karanlığı mutlaka yırtacağız”

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer kayyum anlayışına karşı tüm bileşenler olarak yaklaşık bir yıldır sürdürdükleri eylemlilik halinin çok değerli olduğunu belirterek “Bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret bulaştırdıkça, bize dayatılan keyfiliği, zorbalığı unutmadan direndikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka yırtacağız” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları otuzikinci buluşmalarında, kayyum yönetimin keyfi uygulamalarına, tepeden atamalarına karşı üniversitenin tüm bölüm ve birimlerinin bir kez daha, hep beraber, güçlü bir şekilde seslerini yükselttiğine dikkat çekti. 

Akademisyenlerin, Boğaziçi’nde sosyal bilimler alanındaki tüm lisansüstü programları yöneten Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne, üniversite dışından, enstitüye bağlı herhangi bir birimle ilgisi olmayan birinin müdür olarak atanmasını ortak bir açıklamayla protesto ettiğine değinen mezunlar,  aynı hafta içinde Matematik Bölümü’nden bir öğretim üyesinin çalışma izninin de tamamen keyfi bir kararla iptal edildiğini  de hatırlatarak, bileşenler olarak  Boğaziçi’ne verilen kamu zararını ısrarla dile getirmeye devam edeceklerini duyurdu.  

Mezunlar, “Yapılan bu ortak açıklamaların, sık sık söz söylemenin, tekrara düşme kaygısı olmadan aynı itirazı dile getirmenin mücadelemiz açısından değeri büyük; çünkü bu eylemlilik hali, bize dayatılan bu keyfiyete, yasa tanımazlığa  alışmadığımızı ve asla alışmayacağımızı herkese ve en çok da kendimize hatırlattığımız bir görev adeta” diye konuştu.

Akademisyen nöbetlerinin yanısıra öğrencilerin gerçekleştirdiği eylemlerin, ailelerin birlik olma çabalarının, mezunlar olarak her pazar tuttuklari nöbetlerin, kampüste buluşma gayretlerinin bir amacı olduğuna dikkat çeken Boğaziçililer, Türkiye’de liyakate dayalı, şeffaf, demokratik bir yönetim yapısına sahip, özerk ve özgür üniversite idealine ulaşmak için sürdürdükleri direnişin birinci yıla yaklaştığını hatırlatarak,”Bu sürede yaşananları unutturmamaya, her sözümüz ve her eylemimizle verilen mücadeleyi kayda geçirmeye çalışıyor; karşımızdaki yıkım ekibine asla itaat etmeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyoruz” açıklamasında bulundu.    

“Ülkemiz, var olan değerleri yok etmekten başka bir hedefi olmayan, art niyetli bir anlayışın ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulurken, üniversitemizde yükselttiğimiz her ses, attığımız her adım bu karanlığa tuttuğumuz bir umut ışığıdır” ifadesini kullanan mezunlar, “İnanıyoruz ki pek çok alanda bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret bulaştırdıkça, bize dayatılan keyfiliği, zorbalığı unutmadan direndikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka yırtacağız” diye konuştu.

Mezun Nöbetleri – 19 Aralık 2021

Bugün 19 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz otuzikinci nöbetimiz.

Bu hafta kayyum yönetimin keyfi uygulamalarına, tepeden atamalarına karşı üniversitemizin tüm bölüm ve birimlerinin bir kez daha, hep beraber, güçlü bir şekilde seslerini yükselttiği,  Boğaziçi’ne verilen kamu zararını ısrarla dile getirdiği bir hafta oldu. 

Akademisyenler, Boğaziçi’nde sosyal bilimler alanındaki tüm lisansüstü programları yöneten Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne, üniversite dışından, enstitüye bağlı herhangi bir birimle ilgisi olmayan bir akademisyenin müdür olarak atanmasını ortak bir açıklamayla protesto ederken, bu görevi yerine getirmek üzere bir ismin zaten seçildiğini de yeniden hatırlattılar. Yine aynı hafta içinde Matematik Bölümü’nden bir öğretim üyesinin çalışma izninin de tamamen keyfi bir kararla iptal edildiğini öğrendik.  

Bu ortak açıklamaların, sık sık söz söylemenin, tekrara düşme kaygısı olmadan aynı itirazı dile getirmenin mücadelemiz açısından değeri büyük; çünkü bu eylemlilik hali, bize dayatılan bu keyfiyete, yasa tanımazlığa  alışmadığımızı ve asla alışmayacağımızı herkese ve en çok da kendimize hatırlattığımız bir görev adeta.

Öğrencilerin gerçekleştirdiği eylemlerin, tutuklu arkadaşlarının esaretine karşılık kayyum rektöre bıraktıkları bozuk paraların, kampüslere, sokaklara astıkları afişlerin, ailelerin birlik olma çabalarının, biz mezunların her pazar tuttuğu çevrimiçi nöbetlerin, her ayın ilk cuması kampüste buluşma gayretimizin elbette bir nedeni, bir amacı var: 

Ülkemizde liyakate dayalı, şeffaf, demokratik bir yönetim yapısına sahip, özerk ve özgür üniversite idealine ulaşmak için sürdürdüğümüz direnişimiz birinci yılına yaklaşırken tüm bileşenler olarak yaşananları unutturmamaya, her sözümüz ve her eylemimizle verilen mücadeleyi kayda geçirmeye çalışıyor; karşımızdaki yıkım ekibine asla itaat etmeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyoruz.   

Ülkemiz, var olan değerleri yok etmekten başka bir hedefi olmayan, art niyetli bir anlayışın ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulurken, üniversitemizde yükselttiğimiz her ses, attığımız her adım bu karanlığa tuttuğumuz bir umut ışığıdır. 

İnanıyoruz ki pek çok alanda bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret bulaştırdıkça, bize dayatılan keyfiliği, zorbalığı unutmadan direndikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka yırtacağız.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene  ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. 

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini,   75 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 12 Aralık 2021

“Bir gün gelecek bu keyfiliğin hesabı sorulacak”

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, mağduru oynayan kayyum rektör Naci İnci’nin kendisini protesto eden akademisyenleri de savcılığa şikayet etmeye başladığına, öğrencilerin de polis takibine ve muhbirlik dayatmalarına maruz kaldığına dikkat çekti. Karşılarında keyfiliği, yasa tanımazlığı ve kurumsuzlaştımayı kendine şiar edinen bir yıkım ekibi bulunduğunu vurgulayan mezunlar, “İnanıyoruz ki biz direndikçe bir gün gelecek, gözdağı vermek için daha en baştan cezalandırmaya dönüşen davaların da, keyfiliğin, yasakçı uygulamaların da hesabı sorulacak” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları otuzbirinci buluşmalarında, kayyum rektör Naci İnci’nin kendisini protesto eden öğrencilerden sonra şimdi de akademisyenleri savcılığa şikayet etmeye başladığına değindi.  16 akademisyenin, rektörlüğe sırtını dönerek tuttuğu nöbet  ve rektörlük binasına iliştirdiği “kayyımlık” yazılı kağıtlar nedeniyle savcılığa ifadeye çağrıldığını vurgulayan mezunlar “Okulumuzda yılın başından bu yana yaşananları kabul etmediklerini dile getiren öğrencilerin protestolarından, akademisyenlerin o vakur duruşlarından, ellerde tuttulan pankartlardan en çok da kelimelerden korkan bir yıkım ekibi var karşımızda” açıklamasında bulundu. 

Keyfiliği  her anlamda ve her mecrada uygulamaktan kaçınmayan, korku ortamı yaratmadan var olamayacağını çok iyi bilen bu anlayışın ülkede dozu giderek artan baskı rejiminden bağımsız  olmadığını, ondan beslendiğini  belirten mezunlar “Tam da bu nedenle direnişimizin bir memleket meselesi olduğunu sık sık vurgulama ihtiyacı duyuyoruz” diye konuştu.

Boğaziçi mezunları, kuralsızlığı, yasa tanımazlığı ve kurumsuzlaştımayı kendine şiar edinen bu anlayışın meşru her karşı çıkışa gösterdiği şiddetli tepkiden de, kibir ve kaba kuvvetle harmanlanan güç gösterilerinden de korkmadıklarını, tüm bileşenler olarak yeni dayanışma ağları örmeye, direnişlerini artan eylemlilikleriyle genişletmeye devam ettiklerini vurguladı.  

Öğrencilerin, kendilerini darp eden her bir güvenlikçinin işlediği suçu teşhir ederek hukuk mücadelesi yürüttüğünü, maruz kaldıkları polis takibine ve muhbirlik dayatmalarına karşı İnsan Hakları Derneği’nde basın açıklaması yaptığını da hatırlatan mezunlar, bu adımları, tıpkı akademisyenlerin her baskı karşısında yeni bir eylemle yeni bir söz söylemesi gibi, bu mücadeleye farklı alanlar açan, suç işleyenin yanına kalmamasını sağlamaya yönelik önemli girişimler olarak  değerlendirdi.  

“Biz mezunlar da bu eylemliliği bulabildiğimiz her mecrada ve her fırsatta çoğaltmak, daha geniş kesimlere dokunacak şekilde sürdürmek için buradayız. Meşruluğunu kaybettikçe hırçınlaşan, zalimleşen bu otokrat anlayışın çıkmaz bir sokağa girdiğinin bilinciyle özerk ve özgür üniversiteden taraf olan herkesle buluşarak üniversitemize verilen zararları yılmadan duyurmaya, kamuya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz” diyen Boğaziçililer, “İnanıyoruz ki biz direndikçe bir gün gelecek, gözdağı vermek için daha en baştan cezalandırmaya dönüşen davaların da, keyfiliğin ve yasakçı uygulamaların da hesabı sorulacak; neredeyse her gün suç işleyen, vicdanlarını koltuk hevesine kurban eden kanun tanımaz bu yıkımcı yönetim anlayışı  er ya da geç yargılanacak” açıklamasında bulundu. 

Mezun Nöbetleri – 12 Aralık 2021

Bugün 12 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzbirinci nöbetimiz.

Geride bıraktığımız hafta içinde kayyum yönetiminin, Boğaziçi bileşenlerine yeni bir gözdağı vermek amacıyla hayata geçirdiği keyfi uygulamalarından birine daha şahit olduk.  Kayyum rektör Naci İnci’nin şikayeti üzerine, üniversitemizin 16 hocası, akademisyen nöbeti  ile rektörlük binasına iliştirdikleri ve o binanın yaklaşık bir yıldır gerçekte ne olduğunu herkese hatırlatan “kayyımlık” yazılı kağıtlar nedeniyle savcılığa ifadeye çağrılmaya başladı. 

Mağdur rolü oynamaktan bıkmayan Naci İnci’nin yine bir şikayetiyle 68 gündür adeta rehin tutulan öğrenciler Berke Gök ve Perit Özen’in beklenen iddianameleri  de aynı günlerde nihayet açıklandı. Berke ve Perit’le birlikte 14 öğrenci hakkında hapis cezasının istendiği bu gülünç iddianameyi kabul etmekte bir beis görmeyen mahkeme de duruşma tarihini 7 Ocak olarak duyurdu.  

Okulumuzda yılın başından bu yana yaşananları kabul etmediklerini dile getiren öğrencilerin protestolarından, akademisyenlerin o vakur duruşlarından, ellerde tuttulan pankartlardan en çok da kelimelerden korkan bir yıkım ekibi var karşımızda. 

Keyfiliği  her anlamda ve her mecrada uygulamaktan kaçınmayan, korku ortamı yaratmadan var olamayacağını çok iyi bilen bu yıkımcıların ülkemizde dozu giderek artan baskı rejiminden bağımsız  olmadığını, ondan beslendiğini  biliyor, tam da bu nedenle direnişimizin bir memleket meselesi olduğunu sık sık vurgulama ihtiyacı duyuyoruz. 

Kuralsızlığı, yasa tanımazlığı ve kurumsuzlaştımayı kendine şiar edinen bu anlayışın meşru her karşı çıkışa gösterdiği şiddetli tepkiden, kibir ve kaba kuvvetle harmanlanan güç gösterilerinden korkmuyor; Boğaziçi bileşenleri olarak yeni dayanışma ağları örmeye, direnişimizi artan eylemliliğimizle genişletmeye devam ediyoruz. 

Öğrencilerin, kendilerini darp eden her bir güvenlikçinin işlediği suçu teşhir ederek başlattığı hukuk mücadelesi de, maruz kaldıkları polis takibine ve muhbirlik dayatmalarına karşı İnsan Hakları Derneği’nde yaptıkları açıklama da, tıpkı akademisyenlerin her baskı karşısında yeni bir eylemle yeni bir söz söylemesi gibi, bu mücadeleye farklı alanlar açan, suç işleyenin yanına kalmamasını sağlamaya yönelik değerli girişimlerdir.   

Biz mezunlar da bu eylemliliği bulabildiğimiz her mecrada ve her fırsatta çoğaltmak, daha geniş kesimlere dokunacak şekilde sürdürmek için buradayız. Meşruluğunu kaybettikçe hırçınlaşan, zalimleşen bu otokrat anlayışın çıkmaz bir sokağa girdiğinin bilinciyle özerk ve özgür üniversiteden taraf olan herkesle buluşarak üniversitemize verilen zararları yılmadan duyurmaya, kamuya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz.

İnanıyoruz ki biz direndikçe bir gün gelecek, gözdağı vermek için daha en baştan cezalandırmaya dönüşen davaların da, yaratılan baskı ve şiddet ortamının, yasakçı, keyfi uygulamaların da hesabı sorulacak; neredeyse her gün suç işleyen, vicdanlarını koltuk hevesine kurban eden kanun tanımaz bu yıkımcı yönetim anlayışı  er ya da geç yargılanacak. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar, öğrencilere yönelik soruşturma ve yargılamalar sona erdirilene, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.  

Berke ve Perit’i 7 Ocak’ta Çağlayan’dan alacak, direnişimizin birinci yılını hep beraber okulumuzda kol kola kutlayacağız. 

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni– 5 Aralık 2021

Boğaziçi mezunlarından Erinç Yeldan tepkisi

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, Kadir Has Üniversitesi Dekanı, Boğaziçi mezunu Prof. Dr Erinç Yeldan’ın kayyum yönetimi tarafından kampüse alınmamasına tepki gösterdi. Mezunlar, “Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir” açıklamasında bulundu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları otuzuncu buluşmalarında, Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı, Boğaziçi mezunu ekonomist Prof.Dr Erinç Yeldan’ın kayyum yönetimi tarafından kampüse alınmamasını protesto etti. 

Boğaziçi direnişine destek olmak ve  Cuma nöbetine katılmak üzere kampüse gelen Yeldan’ın mezunu olduğu okula girişinin twitter paylaşımı gerekçe gösterilerek engellendiğini belirten mezunlar, nöbet sonrası okudukları basın açıklamasında “Yükselen her itiraza karşı yasaklar listesi hazırlamaktan başka iş yapmayı bilmeyen, okulumuzu yönetemediği uygulamalarıyla defalarca kanıtlanan bu yönetimin hukuksuz her adımı, sansürcü, baskıcı her uygulaması, korkunun, çaresizliğin ve kendini desteklemeyene duyulan tahammülsüzlüğün de bir göstergesidir” ifadesini kullandı.

 “Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir. Bu kuruma giren kişiler sırf siz hoşlanmıyorsunuz diye engellenemez, akademik programlar konuşmacı beğenmediğiniz için iptal edilemez, öğrenciler keyfinize göre tutuklanamaz” diyen mezunlar, “Ülkemizin her kurumuna sirayet eden bu anlayışa karşı, durabildiğimiz her yerde dimdik durmak, bulabildiğimiz her mecrada sesimizi yükseltmek, hukuk çerçevesinde her itirazı dile getirmek bir vatandaşlık görevidir. Ve tüm Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, bunun için buradayız: Sansürcü, baskıcı, yasakçı her uygulamanızı ısrarla dile getirerek,  bir gün mutlaka hesabının sorulması için takipteyiz” açıklamasını yaptı ve suç işleyenlerin er ya da geç yargılanacaklarına olan inançlarını dile getirdi.  

Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenmesi planlanan  “Duvarlar ve Sınırlar” başlıklı panele de kayyum yönetimi tarafından müdahale edildiğini hatırlatan Boğaziçililer, katılımcıları arasında bulunan Can Candan ve Feyzi Erçin’ın konuşmalarının,  kampüse giriş izinleri olmadığı gerekçesiyle programdan çıkarılmak istendiğine dikkat çekti. Mezunlar, kayyum rektör Naci İnci’nin bu girişimiyle, görevini kötüye kullanarak bilimsel özgürlüğe doğrudan müdahale ettiğini, sansürcü uygulamalarına bir yenisini daha eklediğini vurguladı.   

Boğaziçi Üniversitesi’nde 2 Ocak 2021 tarihinden bu yana özerk ve özgür üniversite talebiyle devam eden direnişin 225’inci nöbetine, akademik paneli sansürleyen, kampüsü akademisyenlere yasaklayan Naci İnci’nin icraatlarını, Boğaziçi Üniversitesi yayınevinin fiilen kapatılmasını, öğrenciler Berke Gök ve Perit Özen’in tutukluluğunu protesto etmek için aralarında yayıncı ve yazarların da bulunduğu kalabalık bir mezun grubu katılmıştı. 

Nöbet sırasında kampüse girişi engellenen Prof Dr. Erinç Yeldan, karşılaştığı keyfi ve hukuksuz yasağı “Ülkem adına utanıyorum” açıklamasıyla duyurmuştu. 

Mezun Nöbetleri –5 Aralık 2021

Bugün 5 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzuncu nöbetimiz.

Ülkemiz ve üniversitemiz adına bizleri utandıran uygulamaların yaşandığı bir haftayı daha geride bıraktık. 

Kayyum yönetimi, okulumuzda Cuma günü düzenlenmesi planlanan  “Duvarlar ve Sınırlar” başlıklı panelin katılımcıları arasında bulunan Can Candan ve Feyzi Erçin’ın konuşmalarını, kampüse giriş izinleri olmadığı gerekçesiyle programdan çıkarmak istedi. Bu girişimiyle, görevini kötüye kullanarak bilimsel özgürlüğe doğrudan müdahale eden Naci İnci, sansürcü uygulamalarına bir yenisini daha eklemi ş oldu.  

Ardından yönetimin bir başka müdahalesi geldi. 

Akademik paneli sansürleyen, kampüsü akademisyenlere yasaklayan Naci İnci’nin icraatlarını, Boğaziçi Üniversitesi yayınevinin fiilen kapatılmasını, Berke ve Perit’in tutukluluğunu protesto etmek için aralarında yayıncı ve yazarların da bulunduğu kalabalık bir mezun grubuyla birlikte tutulan Cuma nöbeti sırasında bu kez, ülkemizin en değerli ekonomistlerinden, Kadir Has Üniversitesi Dekanı, mezunumuz Prof Dr. Erinç Yeldan’ın okulumuza girişi twitter paylaşımı gerekçe gösterilerek engellendi. 

Tıpkı daha önce benzer sansürcü uygulamalarla öğrenci klüplerinin etkinliklerini engellediği gibi şimdi de, akademik panellere, konuşmacı isimlerine pervasızca müdahale eden yönetim, Sayın Yeldan’ın kampüse girişini yasaklayarak, oynadığı bu karanlık ve tehlikeli oyunda yeni bir alan kazanmaya çalışmaktadır. 

Yükselen her itiraza karşı yasaklar listesi hazırlamaktan başka iş yapmayı bilmeyen, okulumuzu yönetemediği uygulamalarıyla defalarca kanıtlanan bu yönetimin hukuksuz her adımı, sansürcü, baskıcı her uygulaması, korkunun, çaresizliğin ve kendisi gibi düşünmeyene duyulan tahammülsüzlüğün de bir göstergesidir. 

Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir. Burası, aklını kullanan, bilgi üreten, sorgulayan bireyler yetiştirmek için kurulmuş ve tam da bu nedenle özerk  ve özgür olması gereken bir kurumdur. 

Bu kuruma giren kişiler sırf siz hoşlanmıyorsunuz diye engellenemez, akademik programlar konuşmacı beğenmediğiniz için iptal edilemez, öğrenciler keyfinize göre tutuklanamaz.  

Ülkemizin her kurumuna sirayet eden bu anlayışa karşı, durabildiğimiz her yerde dimdik durmak, bulabildiğimiz her mecrada sesimizi yükseltmek, hukuk çerçevesinde her itirazı dile getirmek bir vatandaşlık görevidir. Ve tüm Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, bunun için buradayız: Sansürcü, baskıcı, yasakçı her uygulamanızı ısrarla duyurarak, bir gün mutlaka hesabının sorulması için takipteyiz. Çünkü mücadelemiz meşru; suç işleyenlerin er ya da geç yargılanacaklarına olan inancımız ise tamdır. 

Bu karanlık haftada dayanışmamızı yüreklendiren, yüzümüzü güldüren gelişmeler de yaşadık: Direnişimiz, biri ulusal diğeri uluslararası iki çok değerli ödülle onurlandırıldı. Mülkiyeliler Birliği, 2021 Mülkiyeliler Büyük Ödülü’nün “Boğaziçi Üniversitesi Bileşenlerinin, üniversitenin demokratik yapısına, kurumsal özerkliğe ve akademik özgürlüğe güçlü biçimde sahip çıkmaları” gerekçesiyle Boğaziçi Demokratik Direniş Bileşenleri’ne verildiğini açıkladı. 

Kuzey Amerika Orta Doğu Çalışmaları Derneği MESA da bu yılki Akademik Özgürlük Ödülü’ne Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve mezunlarını layık buldu ve Boğaziçi Üniversitesi’nin gösterdiği direnişin, Türkiye’nin akademik ve siyasi iklimi içinde müstesna bir örnek olduğunu belirtti. Her iki kuruma da değerli destekleri için teşekkür ederiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene  ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi  herkesin bilmesini istiyoruz.

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini,   61 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 28 Kasım 2021

Boğaziçi mezunları Berke ve Perit için çevrimiçi nöbette buluştu

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla Mayıs ayından bu yana her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen  Boğaziçi mezunları, bu kez nöbetlerini 54 gündür cezaevinde bulunan Berke Gök ve Perit Özen için tuttu.  Nöbetin ardından bir basın açıklaması okuyan Boğaziçililer, “Şahit olduğumuz hukuksuzlukların bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbette buluşan Boğaziçi mezunları, yirmidokuzuncu nöbetlerini, kayyum rektör Naci İnci’nin şikayetiyle tutuklanan ve 54 gündür cezaevinde bulunan Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen için tuttu. Perit Özen’in ailesinin de katıldığı nöbetin ardından bir basın açıklaması okuyan Boğaziçililer, iki öğrencinin, haklarında bir iddianame bile bulunmadan cezaevinde adeta rehin tutulduğunu, eğitim haklarından mahrum bırakıldığını vurguladı. 

Kayyum yönetiminin öğrencilere yönelik baskı politikalarını, gözaltılar, soruşturmalar, uzaklaştıma cezaları, tedbir kararları ve tutuklamalarla sürdürerek bir yıla yaklaşan direnişi bu şekilde kırmaya, bileşenlere gözdağı vermeye çalıştığını belirten Boğaziçililer,  “Berke ve Perit’in yanısıra davaları devam eden tüm öğrencileri korkutarak sindireceğini düşünen bu kayyum yönetimi, adli kontrol ve yurtdışı yasakları nedeniyle mağdur edilen, kabul edildikleri yurtdışı yüksek lisans programlarına gitmeleri engellenen tüm öğrencilerin geleceğinden de sorumludur” ifadesini kullandı.

“Tamamen siyasi amaçlara hizmet eden bu hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, temel hak ve özgürlüklerin saygı görmediği, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, bilime düşmanlık duyulan bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olmayacağına inanıyoruz” diye konuşan Boğaziçililer “Gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. Bizimle aynı ideali paylaşan herkesi de mücadelemize ortak olmaya çağırıyoruz” açıklamasında bulundu.

Hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanılmaması,  kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyeceklerini belirten Boğaziçililer, “Bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çoğalarak bir arada durmayı sürdürecek, şahit olduğumuz bu korkakça girişimlerin bir gün mutlaka hesabının sorulması için tüm gayreti göstereceğiz” diye konuştu. 

“Her tür oyuna ve baskıya rağmen taleplerimizi, kamuya verilen zararları, kadrolaşma gayretlerini, hukuksuz yargılamaları her ortamda dile getirmekten ve eylemliliğimizi sonuna kadar sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğiz” diyen Boğaziçililer, öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesi,   Berke ve Perit’in serbest bırakılması çağrısında bulundu. 

Mezun Nöbetleri – 28 Kasım 2021

Bugün 28 Kasım Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz yirmidokuzuncu nöbetimiz.

Bugünkü mezun nöbetimizi okulumuzda 2 Ocak 2021 tarihinden bu yana yaşananlara karşı protesto haklarını kullandıkları için atanmış rektör Naci İnci’nin şikayetiyle tutuklanan ve 54 gündür cezaevinde bulunan Boğaziçi öğrencileri Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen için tutuyoruz. 

Okulumuzu yönetmekten aciz olan atanmış yönetimin elinden gelen tek şey, öğrencilere yönelik baskı politikalarını, gözaltılar, soruşturmalar, uzaklaştıma cezaları, tedbir kararları ve tutuklamalarla sürdürerek bir yıla yaklaşan direnişimizi kırmaya, Boğaziçi bileşenlerine gözdağı vermeye çalışmaktır. 

Berke ve Perit bu anlayışın elinde, haklarında bir iddianame bile bulunmadan cezaevinde adeta rehin tutulmakta, eğitim haklarından mahrum bırakılmaktadır.

Berke ve Perit’in yanısıra davaları devam eden tüm öğrencileri korkutarak sindireceğini düşünen bu kayyum yönetimi, adli kontrol ve yurtdışı yasakları nedeniyle mağdur edilen, kabul edildikleri yurtdışı yüksek lisans programlarına gitmeleri engellenen tüm öğrencilerin geleceğinden de sorumludur.  

Tamamen siyasi amaçlara hizmet eden bu hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, temel hak ve özgürlüklerin saygı görmediği, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, bilime düşmanlık duyulan bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olmayacağına inanıyoruz. 

Ülkemizin içinde bulunduğu bu boğucu ortamda üniversitemizde yaşananların ülke gündeminden bağımsız olmadığının da farkındayız. Bu tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanılmaması,  kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, aynı ideali paylaşan herkesle çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz.  

Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, utanç vesilesi olan uygulamalara, hukuksuzluklara rağmen haklı olmanın verdiği güvenle bir aradayız. Demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali için direnmeye, gençlerin geleceğinden çalınan her girişime karşı bir arada durmaya devam edecek, şahit olduğumuz bu korkak girişimlerin bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.

Her tür oyuna ve baskıya rağmen taleplerimizi, kamuya verilen zararları, kadrolaşma gayretlerini, hukuksuz yargılamaları her ortamda dile getirmekten ve eylemliliğimizi sonuna kadar sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğiz. 

Gücümüzü  haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. Bizimle aynı ideali paylaşan herkesi de mücadelemize ortak olmaya çağırıyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. 

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini,   54 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 

Kabul Etmiyoruz! Vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 21 Kasım 2021

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne yapılan hukuksuz atamaya değinerek “Bu atama sadece koltuk kapmak için yapılan siyasi bir görevlendirmedir ve Naci İnci yönetimi, üniversitemizin anayasa ile güvence altına alınan özerklik ilkesini bilinçli bir şekilde ihlal etmektedir” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmisekizinci buluşmalarında okullarındaki kadrolaşma çabalarına dikkat çekerek  atanmış yönetimin talebi ve YÖK’ün görevlendirmesiyle hafta içinde  Sosyal Bilimler Enstitüsü  Müdürlüğü’ne yapılan atamayı gündeme getirdi. 

Şubat ayında  201 akademisyenin %98 evet  oyuyla seçilen ve o tarihten bu yana ataması yapılmayan Profesör Dr. Ünal Zenginobuz yerine tepeden inme bir kararla Bakırçay Üniversitesi’nden bir hukukçunun atandığını belirten mezunlar “Bu atama sadece koltuk kapmak için yapılan siyasi bir görevlendirmedir ve Naci İnci yönetimi, üniversitemizin anayasa ile güvence altına alınan özerklik ilkesini bilinçli bir şekilde ihlal etmektedir” açıklamasında bulundu. 

Atanmış kadronun üniversiteyi yönetemediğini, yönetemedikçe daha çok sıkıştığını ve bu durumdan  etrafında doğru olan her şeyi yok ederek çıkmaya çalıştığını vurgulayan Boğaziçi mezunları, “Okulumuzu ne pahasına olursa olsun ele geçirilecek bir savaş alanı gibi gören, kurumlarını gaspetmek için kendi adamlarına yer açmaya çalışan bu anlayışın kadrolaşma oyunlarına da, kampüsü denetleme gayretiyle tellerle, demir kapılarla, kameralar  ve sivil polislerle ablukaya alma girişimlerine de  boyun eğmeyeceğimizi buradan bir kez daha tekrar etmek istiyoruz” diye konuştu.  

Mevcut yönetimin kendi öğrencilerini ihbar ettiğini, tutuklattığını, haklarında tedbir kararı aldırdığını ve  her ortamda kaba kuvvetle susturmaya çalıştığını hatırlatan mezunlar, bu zorba yönetime karşı haklı olmanın verdiği güçle tüm bleşenler olarak bir arada durmaya devam edeceklerini duyurdu.  

Yaptıkları açıklamada Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne Boğaziçi’nde şahit olduklarına dikkat çeken mezunlar “Okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter yıkım ekibine bırakmayacak, bu talan düzenine kaptırmayacağız.  Bu kampüste şahit olduğumuz hukuksuzluğu, baskıyı, şiddeti ve  tehdidi dile getirmekten vazgeçmeyecek, bir gün hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz” ifadesini kullandı.