Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 5 Kasım 2021

Boğaziçi 300 gündür direniyor

Özgür ve özerk üniversite ideali için 300 gündür direnen Boğaziçililer, dayanışmanın gücünü göstermek ve sesini çoğaltmak için kampüste bir araya geldi. Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve öğrenci ailelerinden oluşan Boğaziçi bileşenleri, Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar mücadeleye devam edeceklerini duyurdu.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum yönetimine karşı 2 Ocak’tan bu yana devam eden direniş 300 günü geride bıraktı. Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve öğrenci ailelerinden oluşan Boğaziçi bileşenleri, Güney Meydan’da bir araya geldi ve gün boyu süren farklı etkinliklerle, mücadeleye devam edeceklerini duyurdu. 

Akademisyenlerin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek tuttukları nöbete bu kez tüm bileşenler olarak katılan Boğaziçililer, nöbetin ardından direnişin 300 günü vesilesiyle birer bildiri okudu.

Bildirilerin ortak talepleri başta Naci İnci olmak üzere atanmış kadroların derhal istifa etmesi, tutuklu yargılanan ve eğitim hakları engellenen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Caner Perit Özer ve Enis Berke Gök’ün serbest bırakılması, hukuksuzca yargılanan tüm öğrencilerin dava süreçlerinin sonlandırılması ve dersleri iptal edilen akademisyenlerin görevlerine iade edilmesi oldu.

Bildirilerinde Naci İnci’nin ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna başvurduğuna dikkat çeken akademisyenler “Kendisi için öğrencilerimize ilişkin aldırdığı koruma tedbir kararı yönetim acizliğinin delilidir” ifadesini kullandı.

Öğrenciler, nöbet sonrasında tutuklu arkadaşları Berke’nin Metris Cezaevi’nden yolladığı mektubu da okudu.  “Herkesin eşitçe fikirlerini paylaşarak ve elini taşın altına koyarak çok güzel şeyler ürettiği 300 gün deneyimledik ve deneyimlemeye devam ediyoruz. Aslında 300 gündür bu okulu yönetenler yine biz bileşenleriz” sözleriyle duygularını dile getiren Berke, mektubunda Boğaziçi için direnenlere selam gönderdi.

Ortak nöbete ülkenin dört bir yanından kampüse gelerek katılan öğrenci aileleri “Herkes bilsin: Bizler çocuklarımızın yanındayız ve onlarla gurur duyuyoruz” açıklamasında bulundu. Mezunlar ise Güney Meydan’da okudukları bildiride “İçinde bulunduğumuz tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz” dediler. Çalışanlar adına açıklama yapan Eğitim-Sen temsilcileri ise son 300 gündür yaşananların bir üniversitenin nasıl yönetilemeyeceğini gösterdiğini vurgulayarak “Şimdiden Türkiye demokrasi tarihine geçen bu uzun soluklu mücadelemizin eskisinden de güzel bir Boğaziçi yaratacağına inanıyoruz” diye konuştu.

Nöbetin ardından öğrenciler 300 gündür sürdürdükleri direnişin sesini çoğaltmak için sergi, pankart atölyesi, Berk ve Perit’e mektup yazımı ve konser gibi barışçıl etkinlikler düzenledi.

Mezun Nöbetleri – 31 Ekim 2021

Bugün 31 Ekim Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmialtıncı nöbetimiz.

Özerk ve özgür üniversite mücadelesi verdiğimiz 300 günü geride bırakırken, yeni bir şiddet ve baskı ortamıyla karşı karşıyayız. Kayyum yönetimi, geçen hafta yaşananlardan da anlaşılacağı gibi, üniversitemizi sivil polis gözetiminde, güvenlikçi şiddeti ve çevik kuvvet tehdidiyle yöneteceğini açıkça ilan etmiştir. 300 gündür dile getirilen taleplere karşı söyleyecek tek bir sözü olmayan, acizliğini güç kullanarak gizlemeye çalışan bu yönetimin kof kibrini rektörlük önünde bizzat başlattığı “çadır kavgası”yla hepimiz bir kez daha görmüş olduk.  

Kendi öğrencisi, akademisyeni ve mezununa gözdağı vermekten başka bir şey yapamayan, talepleri dinlemeyi, kavramayı ısrarla reddeden bu yönetimin gözünde üniversite kampüsü, sadece bir tehdit ortamıdır. Yapılan her eylemle, açılan her çadırla ve söylenen her şarkıyla bir itirazın dile getirildiğini, çok sesliliğin  beslendiğini, fikirlerin özgürce tartışıldığını gören ve bundan delice korkan bu anlayışın böyle bir ortamda uzun süre yaşama imkanı yoktur. Ve izlediğimiz kaba kuvvet gösterileri bu yönetimin var olma savaşında ne kadar zorlandığının da göstergesidir.

Üniversitemizi yönetemediğini attığı her adımla adeta ilan eden kayyum yönetimi baskıcı uygulamalarını sadece güvenlikçi tedbirlerle değil idari usulsüzlükler, yasa tanımaz davranışlar ve hukuki oyunlarla da sürdürmeye çalışıyor. Daha önce öğrencileri ihbar ederek tutuklanmalarına neden olan Naci Inci’nin bu hafta da, kendisi için yeni bir mağduriyet yaratma gayretiyle 14 öğrenci hakkında “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna” başvurarak tedbir kararı aldırdığı bilgisi geldi.

Bu kanun uygulanamadığı için kadınların hayatını kaybettiği ülkemizde bir üniversite rektörünün kendi öğrencilerine karşı bu tedbiri aldırmaya çalışması, mücadele ettiğimiz bu anlayışın pervasızlığını  ve acımasızlığını göstermektedir. 

Polis kasklarının ve kılıfına uydurulan kanunların arkasına saklanarak üniversitemizde var olmaya çalışan, beğenmediği haberlere erişim engeli getiren, sevmediği akademisyenlerin çevrim içi varlığından bile korkan, güvenlikçi takviyesiyle iş yapmaya çalışan  bu yönetimin yüzü hiç kızarmayacak, biliyoruz; ama yılmıyoruz. Kamuoyu önünde onları utandırmaya, haklı taleplerimizi ısrarla dile getirmeye ve tüm paydaşlar olarak bir arada durmaya devam ediyoruz.

Bu vesileyle tüm mezunları 5 Kasım Cuma günü okulumuzda gerçekleştireceğimiz ortak nöbete davet ediyoruz. Her türlü zorluğa, baskıya, tehdide, usulsüzlüğe, yalana ve yasağa rağmen 300 gündür yılmadan sürdürdüğümüz direnişimiz bize dayanışmanın önemini, gücünü ve güzelliğini gösterdi. Hiçbirimiz 300 gün önceki kişi değiliz artık; yeni bir hayata, yeni bir gayeye, yeni bir umuda tutunduk. Gelin bu değerli kazanımı hep birlikte okulumuzda öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlarla birlikte kutlayalım.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. Can Candan’ın bir an önce göreve iade edilmesini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, tutuklu öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.           

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 31 Ekim 2021

Boğaziçi 300 gündür direniyor

Mezun nöbetinde buluşan Boğaziçililer, her türlü zorluğa, baskıya, tehdide, usulsüzlüğe, yalana ve yasağa rağmen tüm paydaşlar olarak direnişlerini 300 gündür sürdürdüklerine dikkat çekerek, tüm mezunları 5 Kasım Cuma günü Boğaziçi’nde ortak nöbete davet etti.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmialtıncı buluşmalarında, özerk ve özgür üniversite mücadelesinde 300 günü geride bırakırken, yeni bir şiddet ve baskı ortamıyla karşı karşıya olduklarını vurguladı.

“Kayyum yönetimi, son haftalarda yaşananlardan da anlaşılacağı gibi, üniversitemizi sivil polis gözetiminde, güvenlikçi şiddeti ve çevik kuvvet tehdidiyle yöneteceğini açıkça ilan etmiştir” diye konuşan mezunlar, 300 gündür dile getirilen taleplere karşı söyleyecek tek bir sözü olmayan yönetimin, acizliğini güç kullanarak gizlemeye çalıştığını belirtti.  

Kendi öğrencisi, akademisyeni ve mezununa gözdağı vermekten başka bir şey yapamayan,  talepleri dinlemeyi, kavramayı ısrarla reddeden yönetimin üniversite kampüsünü, sadece bir tehdit ortamı olarak gördüğüne değinen Boazğiçi mezunları “Yapılan her eylemle, açılan her çadırla ve söylenen her şarkıyla bir itirazın dile getirildiğini, çok sesliliğin  beslendiğini, fikirlerin özgürce tartışıldığını gören ve bundan delice korkan bu anlayışın böyle bir ortamda uzun süre yaşama imkanı yoktur. Ve izlediğimiz kaba kuvvet gösterileri bu yönetimin var olma savaşında ne kadar zorlandığının da göstergesidir” diye konuştu.

Naci İnci ve atanmış kadronun, baskıcı uygulamalarını sadece güvenlikçi tedbirlerle değil idari usulsüzlükler, yasa tanımaz davranışlar ve hukuki oyunlarla da sürdürmeye çalıştığına dikkat çeken mezunlar, daha önce öğrencileri ihbar ederek tutuklanmalarına neden olan İnci’nin son olarak  kendisi için yeni bir mağduriyet yaratma gayretiyle 14 öğrenci hakkında “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna” başvurarak tedbir kararı aldırdığını hatırlattı.

Boğaziçi mezunları, “Bu kanun uygulanamadığı için kadınların hayatını kaybettiği ülkemizde bir üniversite rektörünün kendi öğrencilerine karşı bu tedbiri aldırmaya çalışması, mücadele ettiğimiz bu anlayışın pervasızlığını  ve acımasızlığını göstermektedir” diye konuştu. 

“Polis kasklarının ve kılıfına uydurulan kanunların arkasına saklanarak üniversitemizde var olmaya çalışan, beğenmediği haberlere erişim engeli getiren, sevmediği akademisyenlerin çevrim içi varlığından bile korkan, güvenlikçi takviyesiyle iş yapmaya çalışan  bu yönetimin yüzü hiç kızarmayacak, biliyoruz” diyen mezunlar her şeye rağmen yılmadıklarını, haklı taleplerini ısrarla dile getirmeye ve tüm paydaşlar olarak bir arada durmaya devam edeceklerini duyurdu.

Boğaziçililer yaptıkları basın açıklamasında, tüm mezunları 5 Kasım Cuma günü Boğaziçi  Üniversitesinde gerçekleştirecekleri ortak nöbete davet etti. “Her türlü zorluğa, baskıya, tehdide, usulsüzlüğe, yalana ve yasağa rağmen 300 gündür yılmadan sürdürdüğümüz direnişimiz bize dayanışmanın önemini, gücünü ve güzelliğini gösterdi” diyen mezunlar, “Hiçbirimiz 300 gün önceki kişi değiliz artık; yeni bir hayata, yeni bir gayeye, yeni bir umuda tutunduk. Gelin bu değerli kazanımı hep birlikte okulumuzda öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlarla birlikte kutlayalım” diye konuştu.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 17 Ekim 2021

 “Gençlerin geleceğinden çalan her girişimin karşısındayız”

Mezun nöbetinde buluşan Boğaziçililer, kayyum yönetiminin akademik yılın henüz başında sergilediği  utanç verici davranışlara, öğrencilerin ihbar edilerek tutuklanmasına, kampüse alınmayan akademisyenlere değinerek, “Gençlerin geleceğinden çalınan her girişime karşı hep birlikte, büyük bir aile olarak durmaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmi dördüncü buluşmalarında, üniversitelerinde öğrencilere ve akademisyenlere karşı yürütülen düşmanca yaklaşıma dikkat çekerek öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, akademisyenlere uygulanan keyfi yasakların kaldırılmasını talep etti.

Kendi öğrencilerini ihbar eden, akademisyenlerin kampüsteki varlığına bile tahammül edemeyen kayyum yönetimin aslında bu davranışlarıyla korkusunu gösterdiğini vurgulayan mezunlar, yaptıkları basın açıklamasında Naci İnci’nin Boğaziçi direnişine ilişkin sözlerine de değindi.

“Boğaziçi direnişi, Naci İnci’nin çeşitli mecralarda ısrarla dile getirdiği ve belli ki inanmak da istediği gibi ne 20 – 30 öğrencinin ne de huzur istemeyen ‘dar’ bir kesim akademisyenin protestosudur. Boğaziçi direnişi, öğrencisinden, akademisyenine, çalışanından, mezununa çok kalabalık bir ailenin, özerk ve özgür üniversite mücadelesidir” diye konuşan mezunlar, İnci’nin  rektör adaylığı seçim döneminde Boğaziçi akademisyenlerinin yüzde 95 oyuyla güvensizlik oyu alan isim olduğunu hatırlattı.

“İnanmak istediği dünyayı ezber cümlelerle kurmaya uğraşan, ağzından çıkanla aslında kendini ikna etmeye çalışan ve dile getirilen itirazı anlamamayı seçen bu zihniyetin, küçümsediği gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu ve onlardan nasıl da korktuğunu hepimiz biliyoruz” diyen Boğaziçi mezunları, bu yaklaşımın sadece Boğaziçi’ne değil Türkiye’nin her alanına sirayet ettiğinin de altını çizdi.  

“Ancak biz tüm baskıya, gözdağına, utanç vesilesi olan uygulamalara, hukuksuzluklara rağmen haklı olmanın verdiği güvenle hala buradayız ve gençlerin geleceğinden çalınan her girişime karşı hep birlikte, büyük bir aile olarak durmaya devam edeceğiz” diye konuşan mezunlar,   öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını ve akademisyenlere uygulanan düşmanca yaklaşımdan  vazgeçilmesini talep etti.

Mezun Nöbetleri – 17 Ekim 2021

Bugün 17 Ekim 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmi dördüncü nöbetimiz.

Geride bıraktığımız hafta, utanç ve korku üzerine bolca düşündüğümüz, tartıştığımız bir hafta oldu. Aynı anda hem kayyum yönetiminin utanç duyduğumuz eylem ve açıklamalarına hem de bu davranışlarıyla haksızın korkusunu nasıl ele verdiğine şahit olduk. 

Öğrencileri, tutuklamalar ve gözaltılarla sindirmeye çalışan, akademisyenlerin kampüsteki varlığına bile tahammülü bulunmayan atanmışların, üniversitemizin ilkelerini  bir kez daha fütursuzca ihlal edişini gördük.

Gençlerden, akademisyenlerden korkan, onları ihbar eden, kampüse sokmayan, her fırsatta keyfi uygulamalara, kaba güce sarılan ve sonuçta üniversiteyi yönetilemez hale getiren bu zihniyet korkusunu, sadece eylemleriyle değil, on aydır devam eden ve şimdiden Türkiye tarihine geçen Boğaziçi direnişiyle ilgili küçümseyici sözleriyle de ortaya koydu geçen hafta.

Bu vesileyle tekrar herkese bir kez daha buradan seslenmek istiyoruz:

Boğaziçi direnişi, Naci İnci’nin çeşitli mecralarda ısrarla dile getirdiği ve belli ki inanmak da istediği gibi ne 20 – 30 öğrencinin ne de huzur istemeyen “dar” bir kesim akademisyenin protestosudur. Boğaziçi direnişi, öğrencisinden , akademisyenine, çalışanından, mezununa çok kalabalık bir ailenin, özerk ve özgür üniversite mücadelesidir ve Naci İnci, akademisyenlerin yüzde 95 oyuyla reddedilen isimdir.

İnanmak istediği dünyayı ezber cümlelerle kurmaya uğraşan, ağzından çıkanla aslında kendini ikna etmeye çalışan ve dile getirilen itirazı anlamamayı seçen bu zihniyetin, küçümsediği gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu ve onlardan nasıl da korktuğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.  

Görmek istediğine kibirle tutunan, istemediğine hoyratça yaklaşan, göstermelik gücünü sırtını dayadığı yalan ve talan düzeninden alan bu yaklaşımın sadece üniversitemize değil Türkiye’nin her alanına sirayet ettiğinin de farkındayız.

Ancak biz tüm baskıya, gözdağına, utanç vesilesi olan uygulamalara, hukuksuzluklara rağmen haklı olmanın verdiği güvenle hala buradayız ve gençlerin geleceğinden çalınan her girişime karşı hep birlikte, büyük bir aile olarak durmaya devam edeceğiz.  

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını ve akademisyenlere uygulanan düşmanca yaklaşımdan  vazgeçilmesini talep ediyoruz.

Üniversitemizin değerlerine, kültürüne ve ilkelerine bu şekilde zarar verilmesini kabul etmiyor,  kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene  ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi  herkesin bilmesini istiyoruz.

Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!

Can Candan Yalnız Değildir!

Üniversitemizde 14 yıldır ders vermekte olan ve direnişimizin hafızasını oluşturan Can Candan’ın önce asılsız gerekçelerle görevine son verilmesi, üç ay sonra da atanmış rektörün keyfi kararıyla kampüse alınmaması nasıl bir anlayışla mücadele ettiğimizi çok iyi ortaya koymaktadır. Kaba güç kullanmadan iş yapamayan, kendi öğrencisini ihbar eden, öğretim üyesinden, senatosundan korkan bu anlayışın üniversitemizi yönetemediği açıktır. Her icraatıyla özgür ve özerk üniversite ilkelerini ihlal eden, kamusal zarara yola açan bu kayyum düzenine karşı Boğaziçi paydaşları olarak bir arada durmaya, hak ve özgürlük taleplerimizde ısrarcı olmaya devam edeceğiz.

#DayanışmaYaşatır #MücadeleUmuttur

#CanCandanYalnızDeğildir

#KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz

Mezun Nöbetleri – 10 Ekim 2021

Bugün 10 Ekim 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmi üçüncü nöbetimiz.

Yeni öğretim döneminin başladığı geçen hafta içinde tüm ülke, bir kamu üniversitesinin çatısı altında yaşanan akıl almaz olaylara, hakların ve özgürlüklerin gaspına, kaba kuvvetin şiddetine bir kez daha şahit oldu. Gençleri hedef gösteren siyasileri, öğrencisini şikayet eden rektörü, ihbarcı güvenlikçileri,  halkın haber alma hakkını engelleyen polisleri, onlarla mücadele eden gazetecileri, öğrencilerin savunma hakkını korumaya çalışan avukatları ve tek adamın emriyle hareket eden savcıları izledik hep beraber.

Kayyum yönetimini protesto eden öğrenciler, tutuklanmalarına yol açacak, suç teşkil eden eylemleri bulunmamasına rağmen, tamamen siyasi nedenlerle ve gözdağı vermek amacıyla hapse atıldı; arkadaşlarıyla dayanışma sergileyen, okulda yaşananları kamuoyuna duyurmaya çalışanlar da aynı amaca hizmet etmek için gözaltına alındı.

Tüm bu yaşananlar, üniversitemizin gerilim ve şiddet yoluyla nasıl yönetilemez hale getirildiğinin hızlandırılmış bir hatırlatması oldu kamuoyu  için. Bunlara, işletilmeyen kurulları, kapatılan dersleri, görevden alınan hocaları, atanmayan yöneticileri ve kameralarla her köşesi izlenen kampüsü de eklediğimizde, bir kamu üniversitesine verilen hasarın boyutları çok daha net ortaya çıkıyor. Ve maalesef bu hasar listesine yenileri ekleniyor.  

Atanmış  yönetimin ve arkasındaki siyasi destekçilerinin tüm bu gerginlik içinde hayata geçirdiği son icraatları, okulumuz üstünde oynanan tehlikeli bir oyunun da ilk hamleleri oldu.

Kayyum rektör ve etrafındaki kadro, üniversitemizin mülkiyetinde ve tasarrufunda bulunan taşınmazlarla ilgili her türlü kararı vermek ve sonuçlarını cumhurbaşkanlığına bildirmek üzere kendi aralarında olağanüstü yetkilere sahip bir komisyon kurarken; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da, üniversitemizin içinde bulunduğu bölgenin birinci derece doğal SİT alanı statüsünün değiştirilmesine onay verdi ve yapılaşmanın yolunu açtı.

Herkesin bilmesini isteriz ki, arazi arsızlığının yeni bir örneğine şahit olduğumuz bu talan zihniyetiyle de tüm gücümüzle mücadele edeceğiz. 

Koruma Kurulu kararıyla kültür varlığı olarak tescil edilen Güney Kampüs’teki tarihi binaları da, 1200’den fazla bitki türüne, asırlık ağaçlara ev sahipliği yapan eşsiz doğal bölgeyi de bu işgalci ve rantçı anlayışa karşı sonuna kadar savunacağız. İtiraz dilekçeleriyle başlayan hukuki sürecin takipçisi, destekçisi ve katılımcısı olacağız.

Çünkü şunu çok iyi biliyoruz artık: Türkiye’de  mevcut yönetimin yıllardır pek çok alanda hayata geçirdiği,  şimdi de üniversitemizde mücadele etmeye çalıştığımız bu zihniyeti ancak bir arada durarak, öfkemizi doğru yönlendirerek, hak ve özgürlük taleplerimizde ısrarcı olarak ve dayanışmanın gücünden asla şüphe etmeyerek yenebiliriz.  Çünkü, öğrencilerin de dediği gibi, “mücadele umuttur, başka bir dünya mümkün.”

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren  tüm  uygulamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız ve bir aradayız.   

Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 10 Ekim 2021

“Üniversite, gerilim ve şiddetle yönetilemez”

Yeni öğretim yılının başladığı hafta üniversitelerinde yaşanan olaylara değinen Boğaziçi mezunları, bir kurumun gerilim ve şiddet kullanarak yönetilemeyeceğine dikkat çekti. Boğaziçi Üniversitesi’nin içinde bulunduğu bölgenin Sit alanı statüsünde yapılan ve yapılaşmaya imkan veren değişikliğe de değinen mezunlar, bu sürecin takipçisi, destekçisi ve katılımcısı olacaklarını duyurdu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmi üçüncü buluşmalarında,  yeni akademik dönemin başladığı hafta Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanan olayalara değindi.

“Yeni öğretim döneminin başladığı geçen hafta içinde tüm ülke, bir kamu üniversitesinin çatısı altında yaşanan akıl almaz olaylara, hakların ve özgürlüklerin gaspına, kaba kuvvetin şiddetine bir kez daha şahit oldu” diyen mezunlar,  bu olaylar sırasında gençleri hedef gösteren siyasileri, öğrencisini şikayet eden rektörü, ihbarcı güvenlikçileri,  halkın haber alma hakkını engelleyen polisleri, tek adamın emriyle hareket eden savcıları gördüklerini belirtti.  

Kayyum yönetimini protesto eden öğrencilerin, tutuklanmalarına yol açacak, suç teşkil eden eylemleri bulunmamasına rağmen, tamamen siyasi nedenlerle ve gözdağı vermek amacıyla hapse atıldığına değinen mezunlar, tüm bu yaşananların, üniversitelerinin gerilim ve şiddet yoluyla nasıl yönetilemez hale getirildiğini gösterdiğine değindi. Mezunlar, “Bunlara, işletilmeyen kurulları, kapatılan dersleri, görevden alınan hocaları, atanmayan yöneticileri ve kameralarla her köşesi izlenen kampüsü de eklediğimizde, bir kamu üniversitesine verilen hasarın boyutları çok daha net ortaya çıkıyor” diye konuştu.  

Yaptıkları basın açıklamasında “Atanmış  yönetimin ve arkasındaki siyasi destekçilerinin tüm bu gerginlik içinde hayata geçirdiği son icraatları, okulumuz üstünde oynanan tehlikeli bir oyunun da ilk hamleleri oldu” diyen Boğaziçi mezunları, kayyum rektör ve etrafındaki kadronun, üniversitenin mülkiyetinde ve tasarrufunda bulunan taşınmazlarla ilgili her türlü kararı vermek ve sonuçlarını cumhurbaşkanlığına bildirmek üzere kendi aralarında olağanüstü yetkilere sahip bir komisyon kurduğuna dikkat çekti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın da bu konuyla bağlantılı olarak, Boğaziçi Üniversitesi’nin de içinde bulunduğu bölgenin birinci derece doğal SİT alanı statüsünün değiştirilmesine onay verdiğine işaret eden mezunlar,  böylece yapılaşmanın yolunun açıldığına dikkat çekti..

“Herkesin bilmesini isteriz ki, arazi arsızlığının yeni bir örneğine şahit olduğumuz bu talan zihniyetiyle de tüm gücümüzle mücadele edeceğiz” diye konuşan Boazğiçi mezunları, Koruma Kurulu kararıyla kültür varlığı olarak tescil edilen Güney Kampüs’teki tarihi binaları da, 1200’den fazla bitki türüne, asırlık ağaçlara ev sahipliği yapan eşsiz doğal bölgeyi de işgalci ve rantçı anlayışa karşı sonuna kadar savunacaklarını vurguladı. Boğazi mezunları ayrıca, itiraz dilekçeleriyle başlayan hukuki sürecin de takipçisi, destekçisi ve katılımcısı olacaklarını belirtti.  

Mezun Nöbetleri – 3 Ekim 2021

Bugün 3 Ekim 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmiikinci nöbetimiz.

Geride bıraktığımız hafta kapatılan dersleri, yurtlara yerleşemeyen öğrencileri, yeni öğretim yılına ilişkin yönetim krizini ve arazi tartışmalarını konuştuğumuz bir hafta oldu.  

Kayyum rejiminin sorumluluğunda bulunan işlerin, bilgi ve birikim eksikliğinden, keyfi ve art niyetli yaklaşımlardan dolayı nasıl yürütülemediğini, yürütülmek istenmediğini hep birlikte görüyoruz.

Yeni akademik yıl başlarken ders programlarını ve kampüs hayatını birbiriyle uyum içinde, bölümlerin talep ve programları çerçevesinde düzenleyemeyen atanmış yönetim, yaşanan yurt sorununa yaklaşımıyla da beceriksizliğini bir kez daha ortaya koydu.

Üniversitemizde her alanda büyük bir yönetim krizi yaşanıyor. Kayyumluk sisteminin bir sonucu olan  kifayetsiz kadrolar, yönetim becerisinden eksik, kibirli yaklaşımlarıyla üniversitemizin kurumsal kimliğine ve demokratik yönetim anlayışına büyük zarar veriyor.

Sekiz yıldır sinema dersleri veren Özcan Vardar’ın dersini dönemin başlamasına bir hafta kala kapatmakta hiçbir sorun görmeyen kayyum yönetimi, sorumluluklarını yerine getirmeye değil,    sistematik hale gelen ders düşmanlığıyla direnişimizi tasfiyeye çalışıyor.

Kamuoyuna tekrar hatırlatalım:

Tüm bu yaşananlar ülkenin değerlerinden  olan bir kamu üniversitesine, bilinçli şekilde yapılan saldırılardır. Kayyum rejiminin ne olduğu, ele geçirilmek istenen kuruma  zarardan başka bir şey sağlamadığı, bu düşmanca uygulamalar ve hukuksuzluklarla çok net bir şekilde görülmektedir. Yaratılmak istenen bu sistemin dikiş tutmayacağı, kurumları yönetilemez hale getirip sonuçta ülkeye zarar vereceği açıkça ortadır. Kayyum rejimi, kendi kendini zehirleyen, kibir ve güç sarhoşluğu içinde şuursuzca hareket eden, yönetmeye talip olduğu yapıya en büyük zararı veren bir sistemdir ve üniversitemizde yaşanan her bir sorunun da doğrudan kaynağıdır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen Boğaziçi paydaşları olarak biz hep aynı yerdeyiz.

Bu rejime karşı durmak, demokratik düzeni yıkıcı her adımına itiraz etmek ve yıkımı engellemek için mücadelemizi ilk günkü şevkle sürdürüyor, neşemizi ve ısrarımızı hiç kaybetmeden bir arada yol alıyoruz.

Bu dayanışma ruhu, ne kadar güçlü bir aile olduğumuzu , akademisyenlerin son nöbetinde bir kez daha hatırlattı. Boğaziçi mezunu akademisyenlerin haftanın son günü kampüse gelerek direnişe destek olması, sadece Boğaziçi için değil Türkiye’deki tüm üniversiteler için cüppeleriyle, hep birlikte rektörlüğe sırtlarını dönmesi, omuz omuza durmanın gerçek anlamını herkese gösterdi. 

Bizler, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali için mücadele eden büyük bir gücüz. Çünkü ancak böyle kurumların kamusal fayda sağlayabileceğini, gençlere değerli bir gelecek sunabileceğini biliyor ve bunun için direniyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren  tüm  uygulamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar bu duruşumuzdan da asla geri adım atmayacağız.  

Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 3 Ekim 2021

“Kayyumluk sistemi demokratik yönetim anlayışına zarar veriyor”

Kayyum rejimi altında Boğaziçi Üniversitesi’nde büyük bir yönetim krizi yaşandığına dikkat çeken Boğaziçi mezunları yaptıkları açıklamada, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite için mücadele ettiklerini belirterek “Ancak böyle kurumlar kamusal fayda sağlayabilir ve gençlere değerli bir gelecek sunabilir”diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmiikinci buluşmalarında, üniversitede yaşanan sorunları gündeme getirerek kayyum rejiminin sorumluluğunda olan işlerin, bilgi ve birikim eksikliği, keyfi ve art niyetli yaklaşımlar nedeniyle yürütülemediğine dikkat çekti.  

Yeni akademik yıl başlarken ders programlarını ve kampüs hayatını birbiriyle uyum içinde, bölümlerin talep ve programları çerçevesinde düzenleyemeyen atanmış yönetimin, yaşanan yurt sorununa yaklaşımıyla da beceriksizliğini ortaya koyduğunu beirten mezunlar “Üniversitemizde her alanda büyük bir yönetim krizi yaşanıyor. Kayyumluk sisteminin bir sonucu olan kifayetsiz kadrolar, yönetim becerisinden eksik, kibirli yaklaşımlarıyla üniversitemizin kurumsal kimliğine ve demokratik yönetim anlayışına büyük zarar veriyor” açıklamasında bulundu.  

Sekiz yıldır sinema dersleri veren Özcan Vardar’ın dersinin kapatılmasına da değinen mezunlar, kayyum yönetiminin, sorumluluklarını yerine getirmeye değil,   sistematik hale gelen ders düşmanlığıyla Boğaziçi direnişini tasfiye etmeye çalıştığını belirtti.  

Boğaziçi Üniversitesi’nde dokuz aydır yaşananların ülkenin değerlerinden  olan bir kamu üniversitesine, bilinçli şekilde yapılan saldırılar olduğunu söyleyen Boğaziçi mezunları,  “Kayyum rejiminin ne olduğu, ele geçirilmek istenen kuruma  zarardan başka bir şey sağlamadığı, bu düşmanca uygulamalar ve hukuksuzluklarla çok net bir şekilde görülmektedir. Yaratılmak istenen bu sistemin dikiş tutmayacağı, kurumları yönetilemez hale getirip sonuçta ülkeye zarar vereceği açıkça ortadır” diye konuştu.

Bu rejime karşı durmak, demokratik düzeni yıkıcı her adımına itiraz etmek ve yıkımı engellemek için mücadelelerini ilk günkü şevkle sürdürdüklerine dikkat çeken mezunlar, bu direnişe destek olmak için kampüse gelen farklı üniversitelerde görev yapan Boğaziçi mezunu akademisyenlerin eylemine de değindi.

“Bu dayanışma ruhu, ne kadar güçlü bir aile olduğumuzu , akademisyenlerin son nöbetinde bir kez daha hatırlattı” diyen mezunlar,  “Boğaziçi mezunu akademisyenlerin kampüse gelerek direnişe destek olması, sadece Boğaziçi için değil Türkiye’deki tüm üniversiteler için cüppeleriyle, hep birlikte rektörlüğe sırtlarını dönmesi, omuz omuza durmanın gerçek anlamını herkese gösterdi “ şeklinde konuştu.   

Yaptıkları açıklamada, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali için mücadele ettiklerini vurgulayan Boğaziçi mezunları, ancak böyle kurumların kamusal fayda sağlayabileceğini, gençlere değerli bir gelecek sunabileceğini belirtti.