Mezun Nöbetleri – 9 Ocak 2022

Bugün 9 Ocak Pazar.  Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzbeşinci mezun nöbetimiz.

Kayyum yönetimini protesto ettikleri için Naci İnci’nin şikayeti ile 94 gün boyunca adeta rehin alınan Boğaziçi öğrencileri Berke Gök ve Perit Özen’in keyfi tutuklulukları nihayet sona erdi.

Her iki öğrencimize de geçmiş olsun diyor, tüm süreç boyunca haklı mücadelelerine sahip çıkarak metanetli duruşlarıyla hepimize örnek oldukları; ancak bir arada durdukça gerçek anlamda özgürleşebileceğimizi bize gösterdikleri için teşekkür ediyoruz.

Adalet sisteminin iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı kullandığı bir baskı aracına dönüştüğü ülkemizde sadece Berke ve Perit’in davasına bakarak bile çok şey söylemek, çok sayıda soruyu ısrarla gündeme getirmek mümkün.

İlk duruşmalarında tahliye edilen Berke ve Perit’in neden 94 gün boyunca özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını, eğitim haklarının ihlal edildiğini sormaktan, bugüne kadar yüzlerce öğrencinin niçin gözaltına alındığını, burslarının kesildiğini, yurtdışı çıkışlarının engellendiğini, akademisyenlerin neden savcılığa ifadeye çağrıldığını sorgulamaktan vazgeçmemeli; düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygı duyulmayan bir dünyada hiç kimse için bir gelecek olamayacağını unutmamalıyız.

Bu hafta akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar olarak mücadelemizin birinci yılında Güney Meydan’da bir araya geldiğimizde de bu soruları ve daha nicelerini sormaya, okulumuzda yaratılmaya çalışılan baskı ve korku atmosferine karşı tüm bileşenler olarak direnmeye devam edeceğimizi güçlü bir şekilde bir kez daha beyan ettik. Üniversitemizi keyfî kararlarla, kaba kuvvet ve baskıyla yönetebileceğini, herkesi gözdağıyla  sindirebileceğini zanneden kayyum yönetiminin yalnızlığı karşısında, bir yıldır korkmadan ve yılmadan yan yana durarak, doğru soruları ve doğru talepleri ısrarla dile getirerek nasıl çoğaldığımızı yeniden gösterme fırsatı bulduk.

Dayanışmanın değerini, dostluğun gücünü ve kucaklaşmanın güzelliğini sık sık hissettiğimiz bu yıldönümü haftasında bir kez daha hatırlatalım: Kampüsteki dilek ağacımıza astığımız tüm dileklerimizin gerçekleşeceği güne kadar biz buradayız.  

Bize dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, yıldırma girişimlerini, zorbalığı kabul etmiyor, bu ülkedeki tüm gençlerin ilkelere ve değerlere sahip çıkan, nitelikli, liyakate dayalı özerk ve özgür bir üniversite eğitimine kavuşabilmesi için bir arada durmaktan, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmiyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını,  kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamaların ve atamaların sona erdirilmesini, işlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerin görevlerine iade edilmesini; hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, öğrencilerle akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini talep ediyoruz.

 Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 2 Ocak 2022

Bugün 2 Ocak Pazar.  Kayyum yönetimine karşı tüm bileşenler olarak başlattığımız direnişimizin birinci yıldönümü.  Akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzdördüncü mezun nöbetimiz.

Özerk ve  özgür üniversite mücadelesi içinde, dayanışma ve direniş ruhuyla dört mevsimi, 365 günü geride bıraktık. 

Üniversitemizi yönetemeyen otoriter bir anlayışın hoyratlığıyla geçirdiğimiz bu 365 günün sonunda   elimizde ağır bir hasar raporu olsa da, bu süre içinde Boğaziçi bileşenleri olarak uzun bir direniş kronolojisi, hiç yılmadan sürdürdüğümüz bir eylemlilik listesi yaratmayı da başardık.  

Kayyum rektörün şikayeti üzerine 89 gündür adeta rehin tutulan, yeni yıla cezaevinde giren Berke Gök ve Perit Özen başta olmak üzere çok sayıda öğrenci hakkında devam eden dava ve soruşturmaları, savcılığa ifadeye çağrılan akademisyenleri, bir gecede kurulan fakülte ve enstitüleri, tepeden atanan yöneticileri, kapımıza vurulan kelepçeyi konuştuğumuz bu bir yıl içinde itiraz eden herkese uygulanan şiddet ve baskı politikalarına da, senatoda koltuk kapmak için oynanan oyunlara da birlikte direndik. 

Yine bu 365 günde Boğaziçi bileşenleri olarak keyfi uygulamalar, işten çıkarmalar karşısında itirazımızı her mecrada dile getirirken bir yandan da arazi talanıyla mücadeleye giriştik, intihal dosyaları hazırladık, öğrencileri darp eden güvenlikçileri teşhir ettik, onların maruz kaldığı polis takibini, muhbirlik dayatmalarını tüm kamuoyuna duyurmayı başardık; ve bir kayyum rektörün gidişini şarkılarla, danslarla kutladık. 

Bu 365 gün, nasıl bir üniversite istediğimizi daha fazla düşündüğümüz, tartıştığımız bir yıl da oldu bizim için. Bu konudaki önerilerimizi Meclis dahil pek çok platformda dile getirirken okulumuzda yeni bir rektör seçimi yapabileceğimizi de herkese gösterme fırsatı bulduk. 

Bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çoğalmaya çalıştığımız, bu niyetle çok değerli ortaklıklar kurduğumuz bu bir yılda bize moral veren, mücadelemizin takdir gördüğü önemli ödüller de aldık.

Evet, herkes için uzun ve yorucu ama bir o kadar da öğretici, dönüştürücü ve son derece değerli bir yılı geride bıraktık. 

Hiçbirimiz bir yıl önceki biz değiliz artık; birlikte büyüdük, değiştik, geliştik, tüm farklılıklarımıza rağmen  bu eşsiz mücadeleye ortak olmayı, yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı öğrendik; eylemliliğimizi sürdürme becerisini böyle kazandık, dayanışmanın güzelliğini bu sayede keşfettik. 

Okulumuzu yönetemeyen ve biz var oldukça da asla istediği gibi yönetemeyecek olan bu otoriter anlayış bu mücadeleyi kazanamayacak. Çünkü bu yıkım ekibi gücünü nereden alırsa alsın karşısında daima ilk günlerin heyecanıyla direnen, hep daha iyiyi düşleyerek yaşayan Boğaziçililieri bulacak.  

Hiçbir şey değişmiyor dediğimiz anlarda aslında bizim sayemizde ne çok şeyin değiştiğini birbirimize hatırlatarak, umutla yol aldığımız bu bir yılda tüm Türkiye’ye örnek olan bir direnişin özneleri olmaktan gurur duyuyor, direndikçe neler başarabileceğimizi artık çok iyi biliyoruz. 

Yeni yılda da bize dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, zorbalığı kabul etmeyecek, ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmemiz için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.   

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, atamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  

Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işlerine son verilen Can Candan ve Mohan Ravichandran’ın görevlerine iade edilmelerini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrenci ve akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini, Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 

2022’nin Türkiye’de özgür, özerk ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite idealini hep birlikte gerçekleştirebileceğimiz, gençlerimize çok daha güzel bir gelecek hazırlayabileceğimiz bir yıl olması dileğiyle… 

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 26 Aralık 2021

Bugün 26 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz otuzüçüncü nöbetimiz.

Üniversitemizin temel ilkelerine, özerk yapısına, akademik özgürlüğüne sahip çıkmak amacıyla tüm Boğaziçi bileşenleri olarak başlattığımız direnişimiz bir yılı geride bırakıyor. 

Bu süre zarfında, okulumuzu tamamen keyfi uygulamalar ve usulsüzlüklerle yönetmeye çalışan, yönetemedikçe de itiraz edenlere karşı kampüste sürekli bir tehdit ortamı yaratarak gözdağı vermeye uğraşan, varlığını ancak bu şekilde koruyacağına inanan bir yönetim anlayışına tanık olduk. 

Bu anlayışın son icraatı, Boğaziçi’nin 50 yıllık tarihinde daha önce ihtiyaç duyulmamış bir ilke imza atmak oldu. Baskıcı politikalarını Rektörlüğe bağlı bir Disiplin Kurulu oluşturarak pekiştirmeye çalışan kayyum yönetimi bu kurulun başına da, usulsüz ataması nedeniyle hakkında devam eden bir dava bulunan, intihal iddialarıyla da ismi gündeme gelen Genel Sekreter Nedim Malkoç’u  getirdi. Bu kurul, okulumuz personeline karşı açık bir baskı aracı, yeni bir gözdağı girişimidir.  

Sicili kabarık olan bu otoriter kadro daha önce de, tüm birim ve kurulların iradesini görmezden gelerek Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne okulumuzun atama kriterlerine uymayan bir kişiyi getirmiş, bölüm ve fakülte kararlarını yok sayarak öğretim üyelerinin işlerine son vermiş, keyfine göre ders kapatmış, kampüs yasağı getirmiş, senatoyu ele geçirmek için türlü kurnazlıklar denemiş bir yönetemeyenler ekibidir. 

Bir yıldır yaşananlar, bu kadronun bir kamu kurumu olan okulumuza  tehdit ve gözdağıyla nasıl zararlar verdiğini, kendi öğrencilerini ve hocalarını şikayet ederek, tutuklanmalarına yol açarak asıl kendilerinin ciddi bir tehdit oluşturduğunu ortaya koymuştur. 

Önceki atanmış kayyum bizleri çok hafife almış, direnişimizin altı ayda sona ereceği öngörüsünde bulunmuştu. Gelecek hafta bir yılını dolduracak olan Boğaziçi direnişi bu süre içinde Türkiye’nin son zamanlarda gördüğü en uzun soluklu hak ve özgürlükler mücadelesine dönüştü. 

Bu bir yılda karşımızdaki otoriter anlayışın bizlere dayattığı her uygulamaya, keyfi her karara, şiddete başvurduğu her girişime nasıl direndiysek, eylemliliğimizi, dayanışmamızı yılmadan nasıl çoğalttıysak öyle direnmeye, özerk ve özgür üniversite idealini bizimle paylaşan herkesle çoğalmaya devam edeceğiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. 

Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işlerine son verilen Can Candan ve Mohan Ravichandran’ın bir an önce görevlerine iade edilmelerini,  Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrenci ve akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini, Naci İnci’nin şikâyeti üzerine gözaltına alınan ve 82 gündür cezaevinde bulunan Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 

Berke ve Perit’in yanısıra kampüsteki protestolara katılan 12 öğrenci için de 6 aydan 32 yıla kadar hapis istemi bulunuyor. 7 Ocak’taki duruşmalarında biz mezunlar da öğrencilerin yanında olacak, bir yıldır sürdürdüğümüz dayanışmamızın gücünü, bu baskıcı otoriter anlayış karşısında nasıl dimdik ayakta durduğumuzu herkese göstereceğiz. 

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz. 

Mezun Nöbetleri – 19 Aralık 2021

Bugün 19 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz otuzikinci nöbetimiz.

Bu hafta kayyum yönetimin keyfi uygulamalarına, tepeden atamalarına karşı üniversitemizin tüm bölüm ve birimlerinin bir kez daha, hep beraber, güçlü bir şekilde seslerini yükselttiği,  Boğaziçi’ne verilen kamu zararını ısrarla dile getirdiği bir hafta oldu. 

Akademisyenler, Boğaziçi’nde sosyal bilimler alanındaki tüm lisansüstü programları yöneten Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne, üniversite dışından, enstitüye bağlı herhangi bir birimle ilgisi olmayan bir akademisyenin müdür olarak atanmasını ortak bir açıklamayla protesto ederken, bu görevi yerine getirmek üzere bir ismin zaten seçildiğini de yeniden hatırlattılar. Yine aynı hafta içinde Matematik Bölümü’nden bir öğretim üyesinin çalışma izninin de tamamen keyfi bir kararla iptal edildiğini öğrendik.  

Bu ortak açıklamaların, sık sık söz söylemenin, tekrara düşme kaygısı olmadan aynı itirazı dile getirmenin mücadelemiz açısından değeri büyük; çünkü bu eylemlilik hali, bize dayatılan bu keyfiyete, yasa tanımazlığa  alışmadığımızı ve asla alışmayacağımızı herkese ve en çok da kendimize hatırlattığımız bir görev adeta.

Öğrencilerin gerçekleştirdiği eylemlerin, tutuklu arkadaşlarının esaretine karşılık kayyum rektöre bıraktıkları bozuk paraların, kampüslere, sokaklara astıkları afişlerin, ailelerin birlik olma çabalarının, biz mezunların her pazar tuttuğu çevrimiçi nöbetlerin, her ayın ilk cuması kampüste buluşma gayretimizin elbette bir nedeni, bir amacı var: 

Ülkemizde liyakate dayalı, şeffaf, demokratik bir yönetim yapısına sahip, özerk ve özgür üniversite idealine ulaşmak için sürdürdüğümüz direnişimiz birinci yılına yaklaşırken tüm bileşenler olarak yaşananları unutturmamaya, her sözümüz ve her eylemimizle verilen mücadeleyi kayda geçirmeye çalışıyor; karşımızdaki yıkım ekibine asla itaat etmeyeceğimizi herkesin bilmesini istiyoruz.   

Ülkemiz, var olan değerleri yok etmekten başka bir hedefi olmayan, art niyetli bir anlayışın ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulurken, üniversitemizde yükselttiğimiz her ses, attığımız her adım bu karanlığa tuttuğumuz bir umut ışığıdır. 

İnanıyoruz ki pek çok alanda bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret bulaştırdıkça, bize dayatılan keyfiliği, zorbalığı unutmadan direndikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka yırtacağız.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene  ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. 

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini,   75 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 12 Aralık 2021

Bugün 12 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzbirinci nöbetimiz.

Geride bıraktığımız hafta içinde kayyum yönetiminin, Boğaziçi bileşenlerine yeni bir gözdağı vermek amacıyla hayata geçirdiği keyfi uygulamalarından birine daha şahit olduk.  Kayyum rektör Naci İnci’nin şikayeti üzerine, üniversitemizin 16 hocası, akademisyen nöbeti  ile rektörlük binasına iliştirdikleri ve o binanın yaklaşık bir yıldır gerçekte ne olduğunu herkese hatırlatan “kayyımlık” yazılı kağıtlar nedeniyle savcılığa ifadeye çağrılmaya başladı. 

Mağdur rolü oynamaktan bıkmayan Naci İnci’nin yine bir şikayetiyle 68 gündür adeta rehin tutulan öğrenciler Berke Gök ve Perit Özen’in beklenen iddianameleri  de aynı günlerde nihayet açıklandı. Berke ve Perit’le birlikte 14 öğrenci hakkında hapis cezasının istendiği bu gülünç iddianameyi kabul etmekte bir beis görmeyen mahkeme de duruşma tarihini 7 Ocak olarak duyurdu.  

Okulumuzda yılın başından bu yana yaşananları kabul etmediklerini dile getiren öğrencilerin protestolarından, akademisyenlerin o vakur duruşlarından, ellerde tuttulan pankartlardan en çok da kelimelerden korkan bir yıkım ekibi var karşımızda. 

Keyfiliği  her anlamda ve her mecrada uygulamaktan kaçınmayan, korku ortamı yaratmadan var olamayacağını çok iyi bilen bu yıkımcıların ülkemizde dozu giderek artan baskı rejiminden bağımsız  olmadığını, ondan beslendiğini  biliyor, tam da bu nedenle direnişimizin bir memleket meselesi olduğunu sık sık vurgulama ihtiyacı duyuyoruz. 

Kuralsızlığı, yasa tanımazlığı ve kurumsuzlaştımayı kendine şiar edinen bu anlayışın meşru her karşı çıkışa gösterdiği şiddetli tepkiden, kibir ve kaba kuvvetle harmanlanan güç gösterilerinden korkmuyor; Boğaziçi bileşenleri olarak yeni dayanışma ağları örmeye, direnişimizi artan eylemliliğimizle genişletmeye devam ediyoruz. 

Öğrencilerin, kendilerini darp eden her bir güvenlikçinin işlediği suçu teşhir ederek başlattığı hukuk mücadelesi de, maruz kaldıkları polis takibine ve muhbirlik dayatmalarına karşı İnsan Hakları Derneği’nde yaptıkları açıklama da, tıpkı akademisyenlerin her baskı karşısında yeni bir eylemle yeni bir söz söylemesi gibi, bu mücadeleye farklı alanlar açan, suç işleyenin yanına kalmamasını sağlamaya yönelik değerli girişimlerdir.   

Biz mezunlar da bu eylemliliği bulabildiğimiz her mecrada ve her fırsatta çoğaltmak, daha geniş kesimlere dokunacak şekilde sürdürmek için buradayız. Meşruluğunu kaybettikçe hırçınlaşan, zalimleşen bu otokrat anlayışın çıkmaz bir sokağa girdiğinin bilinciyle özerk ve özgür üniversiteden taraf olan herkesle buluşarak üniversitemize verilen zararları yılmadan duyurmaya, kamuya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz.

İnanıyoruz ki biz direndikçe bir gün gelecek, gözdağı vermek için daha en baştan cezalandırmaya dönüşen davaların da, yaratılan baskı ve şiddet ortamının, yasakçı, keyfi uygulamaların da hesabı sorulacak; neredeyse her gün suç işleyen, vicdanlarını koltuk hevesine kurban eden kanun tanımaz bu yıkımcı yönetim anlayışı  er ya da geç yargılanacak. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar, öğrencilere yönelik soruşturma ve yargılamalar sona erdirilene, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.  

Berke ve Perit’i 7 Ocak’ta Çağlayan’dan alacak, direnişimizin birinci yılını hep beraber okulumuzda kol kola kutlayacağız. 

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri –5 Aralık 2021

Bugün 5 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzuncu nöbetimiz.

Ülkemiz ve üniversitemiz adına bizleri utandıran uygulamaların yaşandığı bir haftayı daha geride bıraktık. 

Kayyum yönetimi, okulumuzda Cuma günü düzenlenmesi planlanan  “Duvarlar ve Sınırlar” başlıklı panelin katılımcıları arasında bulunan Can Candan ve Feyzi Erçin’ın konuşmalarını, kampüse giriş izinleri olmadığı gerekçesiyle programdan çıkarmak istedi. Bu girişimiyle, görevini kötüye kullanarak bilimsel özgürlüğe doğrudan müdahale eden Naci İnci, sansürcü uygulamalarına bir yenisini daha eklemi ş oldu.  

Ardından yönetimin bir başka müdahalesi geldi. 

Akademik paneli sansürleyen, kampüsü akademisyenlere yasaklayan Naci İnci’nin icraatlarını, Boğaziçi Üniversitesi yayınevinin fiilen kapatılmasını, Berke ve Perit’in tutukluluğunu protesto etmek için aralarında yayıncı ve yazarların da bulunduğu kalabalık bir mezun grubuyla birlikte tutulan Cuma nöbeti sırasında bu kez, ülkemizin en değerli ekonomistlerinden, Kadir Has Üniversitesi Dekanı, mezunumuz Prof Dr. Erinç Yeldan’ın okulumuza girişi twitter paylaşımı gerekçe gösterilerek engellendi. 

Tıpkı daha önce benzer sansürcü uygulamalarla öğrenci klüplerinin etkinliklerini engellediği gibi şimdi de, akademik panellere, konuşmacı isimlerine pervasızca müdahale eden yönetim, Sayın Yeldan’ın kampüse girişini yasaklayarak, oynadığı bu karanlık ve tehlikeli oyunda yeni bir alan kazanmaya çalışmaktadır. 

Yükselen her itiraza karşı yasaklar listesi hazırlamaktan başka iş yapmayı bilmeyen, okulumuzu yönetemediği uygulamalarıyla defalarca kanıtlanan bu yönetimin hukuksuz her adımı, sansürcü, baskıcı her uygulaması, korkunun, çaresizliğin ve kendisi gibi düşünmeyene duyulan tahammülsüzlüğün de bir göstergesidir. 

Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir. Burası, aklını kullanan, bilgi üreten, sorgulayan bireyler yetiştirmek için kurulmuş ve tam da bu nedenle özerk  ve özgür olması gereken bir kurumdur. 

Bu kuruma giren kişiler sırf siz hoşlanmıyorsunuz diye engellenemez, akademik programlar konuşmacı beğenmediğiniz için iptal edilemez, öğrenciler keyfinize göre tutuklanamaz.  

Ülkemizin her kurumuna sirayet eden bu anlayışa karşı, durabildiğimiz her yerde dimdik durmak, bulabildiğimiz her mecrada sesimizi yükseltmek, hukuk çerçevesinde her itirazı dile getirmek bir vatandaşlık görevidir. Ve tüm Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, bunun için buradayız: Sansürcü, baskıcı, yasakçı her uygulamanızı ısrarla duyurarak, bir gün mutlaka hesabının sorulması için takipteyiz. Çünkü mücadelemiz meşru; suç işleyenlerin er ya da geç yargılanacaklarına olan inancımız ise tamdır. 

Bu karanlık haftada dayanışmamızı yüreklendiren, yüzümüzü güldüren gelişmeler de yaşadık: Direnişimiz, biri ulusal diğeri uluslararası iki çok değerli ödülle onurlandırıldı. Mülkiyeliler Birliği, 2021 Mülkiyeliler Büyük Ödülü’nün “Boğaziçi Üniversitesi Bileşenlerinin, üniversitenin demokratik yapısına, kurumsal özerkliğe ve akademik özgürlüğe güçlü biçimde sahip çıkmaları” gerekçesiyle Boğaziçi Demokratik Direniş Bileşenleri’ne verildiğini açıkladı. 

Kuzey Amerika Orta Doğu Çalışmaları Derneği MESA da bu yılki Akademik Özgürlük Ödülü’ne Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve mezunlarını layık buldu ve Boğaziçi Üniversitesi’nin gösterdiği direnişin, Türkiye’nin akademik ve siyasi iklimi içinde müstesna bir örnek olduğunu belirtti. Her iki kuruma da değerli destekleri için teşekkür ederiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene  ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi  herkesin bilmesini istiyoruz.

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini,   61 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 28 Kasım 2021

Bugün 28 Kasım Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz yirmidokuzuncu nöbetimiz.

Bugünkü mezun nöbetimizi okulumuzda 2 Ocak 2021 tarihinden bu yana yaşananlara karşı protesto haklarını kullandıkları için atanmış rektör Naci İnci’nin şikayetiyle tutuklanan ve 54 gündür cezaevinde bulunan Boğaziçi öğrencileri Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen için tutuyoruz. 

Okulumuzu yönetmekten aciz olan atanmış yönetimin elinden gelen tek şey, öğrencilere yönelik baskı politikalarını, gözaltılar, soruşturmalar, uzaklaştıma cezaları, tedbir kararları ve tutuklamalarla sürdürerek bir yıla yaklaşan direnişimizi kırmaya, Boğaziçi bileşenlerine gözdağı vermeye çalışmaktır. 

Berke ve Perit bu anlayışın elinde, haklarında bir iddianame bile bulunmadan cezaevinde adeta rehin tutulmakta, eğitim haklarından mahrum bırakılmaktadır.

Berke ve Perit’in yanısıra davaları devam eden tüm öğrencileri korkutarak sindireceğini düşünen bu kayyum yönetimi, adli kontrol ve yurtdışı yasakları nedeniyle mağdur edilen, kabul edildikleri yurtdışı yüksek lisans programlarına gitmeleri engellenen tüm öğrencilerin geleceğinden de sorumludur.  

Tamamen siyasi amaçlara hizmet eden bu hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, temel hak ve özgürlüklerin saygı görmediği, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, bilime düşmanlık duyulan bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olmayacağına inanıyoruz. 

Ülkemizin içinde bulunduğu bu boğucu ortamda üniversitemizde yaşananların ülke gündeminden bağımsız olmadığının da farkındayız. Bu tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanılmaması,  kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, aynı ideali paylaşan herkesle çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz.  

Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, utanç vesilesi olan uygulamalara, hukuksuzluklara rağmen haklı olmanın verdiği güvenle bir aradayız. Demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali için direnmeye, gençlerin geleceğinden çalınan her girişime karşı bir arada durmaya devam edecek, şahit olduğumuz bu korkak girişimlerin bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.

Her tür oyuna ve baskıya rağmen taleplerimizi, kamuya verilen zararları, kadrolaşma gayretlerini, hukuksuz yargılamaları her ortamda dile getirmekten ve eylemliliğimizi sonuna kadar sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğiz. 

Gücümüzü  haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. Bizimle aynı ideali paylaşan herkesi de mücadelemize ortak olmaya çağırıyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. 

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini,   54 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. 

Kabul Etmiyoruz! Vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri – 21 Kasım 2021

Bugün 21 Kasım Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmisekizinci nöbetimiz.

Okulumuzu yönetilemez hale getiren kayyum rektörlüğün talebi ve YÖK’ün de görevlendirmesiyle bu hafta hukuksuz bir uygulamayla daha karşılaştık. Sosyal Bilimler Enstitüsü  Müdürlüğü’ne, Şubat ayında  201 akademisyenin %98 evet  oyuyla seçilen ve o tarihten bu yana ataması yapılmayan Profesör Dr. Ünal Zenginobuz yerine yine tepeden inme bir kararla Bakırçay Üniversitesi’nden bir hukukçu atandı.

Bu atama sadece koltuk kapmak için yapılan siyasi bir görevlendirmedir ve Naci İnci yönetimi, üniversitemizin anayasa ile güvence altına alınan özerklik ilkesini bilinçli bir şekilde ihlal etmektedir. 

Yönetemedikçe telaşa düşen, çırpınan, çırpındıkça daha da zorlanan ve sıkıştığı yerden, etrafında doğru olan her şeyi yok ederek çıkmaya çalışan tehlikeli bir yönetim var karşımızda.   

Okulumuzu ne pahasına olursa olsun ele geçirilecek bir savaş alanı gibi gören, kurumlarını gaspetmek için kendi adamlarına yer açmaya çalışan bu anlayışın kadrolaşma oyunlarına da, kampüsü denetleme gayretiyle tellerle, demir kapılarla, kameralar  ve sivil polislerle ablukaya alma girişimlerine de  boyun eğmeyeceğimizi buradan bir kez daha tekrar etmek istiyoruz.  

Kendi öğrencilerini ihbar eden, tutuklatan, haklarında tedbir kararı aldıran, her ortamda kaba kuvvetle susturmaya çalışan bu zorba yönetime karşı haklı olmanın verdiği güçle tüm bleşenler olarak bir arada durmaya devam edeceğiz. 

Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne şahit olduğumuz okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter yıkım ekibine bırakmayacak, bu talan düzenine kaptırmayacağız. Ve bu kampüste şahit olduğumuz her tür hukuksuzluğu, baskıyı, şiddeti ve  tehdidi dile getirmekten vazgeçmeyecek, bir gün hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. 

Can Candan’ın bir an önce göreve iade edilmesini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, 47 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.       

Kabul Etmiyoruz Vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri – 14 Kasım 2021

“Kızarmayan yüzlerinize ayna tutmaya devam edeceğiz”

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, kayyum yönetiminin keyfi, yasa tanımaz, baskıcı uygulamalarına her gün yenilerinin eklendiğini belirterek, ilgili kurumlara danışılmadan bölümlere atama yapılmaya başlandığını, akademisyenlerin kampüs içinde gözetlendiğini, haklarında rapor tutulduğunu duyurdu. Öğrencilerin yüksek  sesle dile getirdikleri her itirazdan sonra gözaltına alındığını da hatırlatan mezunlar, şahit oldukları hukuksuz uygulamaları duyurmaktan vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmi yedinci buluşmalarında atanmış yönetimin yasa tanımaz, keyfi uygulamalarının, kaba kuvvete dayalı güç gösterilerinin devam ettiğine dikkat çekti. Senato kararı olmadan, ilgili kurullara danışmadan, liyakate dayalı kriterlere aykırı şekilde  bölümlere atama yapıldığını, başka ülkelerdeki üniversitelerle anlaşma imzalandığını vurgulayan mezunlar, kampüsün de tam bir abluka altında olduğunu herkesin gözetlendiğini duyurdu. 

“Mezunların okula erişimini engellemek için çareyi tel çekmekte bulan, kameralar ve sivil polislerle, muhbir arayışlarıyla tekinsiz bir eğitim ortamı yaratmaya çalışan bu güvenlikçi yaklaşım, kayyum kadronun yönetim becerisine sahip olmadığını da açıkça göstermektedir” diye konuşan mezunlar, rektörlük binasının önünün dokunulmaz alan ilan edildiğini, akademisyenlerin kampüs içinde kameralarla gözetlendiğini, haklarında rapor tuttulduğunu belirtti. 

Naci İnci’nin 6284 sayılı kanuna dayanarak  öğrenciler hakkında tedbir kararı aldırdığını da hatırlatan mezunlar, “Kendisinin  şikayeti üzerine,  haklarında herhangi bir iddianame bulunmadan tek kişilik hücrelerde bir aydan fazladır rehin  tutulan Berke ve Perit’in eğitim hakları ellerinden alınırken, insan hakları ihlal edilirken Naci İnci bu insafsız uygulamayla tüm öğrencilere, hatta tüm Boğaziçi bileşenlerine gözdağı verdiğini zannetmekte, çaresizliğini bu tür girişimlerle örtbas etmeye çalışmaktadır” açıklamasında bulundu.  

Mezunlar yaptıkları basın açıklamasında “Her türlü itirazı tehdit olarak algılayan, yükselen her sesi yasakçı ve güvenlikçi önlemlerle bastırma telaşına giren, pervasızlıkta ve zorbalıkta sınır tanımayan bu garimeşru yönetim bilmelidir ki bizler, sizin kızarmayan yüzlerinize ayna tutmaya devam edecek, şahit olduğumuz bu yaklaşımın hesabının bir gün sorulması için, her yaptığınız hukuksuzluğu, güç gösterisini dillendirmekten, kayda geçirmekten vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.  

Mezun Nöbetleri – 5 Kasım 2021

Özgür üniversite ve özerk akademi özlemiyle dört mevsimi geride bırakan Boğaziçililer olarak bugün bu çimlerde hep birlikte ve yan yana durmanın önemi büyük bizim için. Biz mezunlar, 300 günü aşan direnişimizde her günümüzü sizler gibi bu kampüste yaşayarak, direnerek, kaba kuvvete karşı durarak geçirmedik.  Akademisyenler, öğrenciler ve çalışanlar olarak sizlerin dirayetinizi, inadınızı ve ısrarınızı, hep biraz uzaktan, biraz geriden takip etmek zorunda kaldık ama inanın sizlerden çok şey öğrendik.

Tüm farklılıklarımıza rağmen birlik olmayı, bir amaç için bir arada durmayı , birbirimizi tanımayı, tahammül etmeyi ve bu değerli mücadeleye ortak olmayı öğrendik.

En gergin anlarda bile çözüm arama gayretiniz, herkesin sözünün değer buılduğu anlar yaratma beceriniz, kendinize ayna tutabilme yürekliliğiniz ve dimdik duruşunuz bizlere ilham verdi. Sizin dayanışma biçiminize, mahkeme kapılarında her şeye ve herkese rağmen dans edebilme cüretinize hayran kaldık, kucaklaşmalarınıza özendik. Biz sizlerle büyüdük, kendimizi ve birbirimizi daha iyi tanıdık ve çoğaldık.

Sizin sayenizde  birbirimize umutla bağlıyız artık ve bunun için hepinize minnetarız.

Üniversitemizi yönetemeyen bir anlayışın hoyratlığıyla geçirdiğimiz bu 300 gün bize bir şey daha öğretti:

Kayyum yönetiminin tüm dayatmalarına, hukuksuz uygulamalarına, yalanlarına, keyfi yasaklarına, kurnaz çıkışlarına ve kavgacı tutumuna karşı mücadele verirken, aynı zamanda yüzlerine yerleşen korkuyu, seslerine yansıyan çaresizliği de gördük; ve haklı olmanın gücünü öğrendik.

Türkiye’nin en uzun soluklu direnişlerinden birinin parçası olan bizler artık çok iyi biliyoruz ki, bir arada ısrarla sürdürdüğümüz bu dayanışma bizi, bu ülkede eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamayı, daha iyi bir hayat kurmayı, demokratik bir toplum yaratmayı dert edinen herkesle bir araya getirdi, sesimizi onlarla  buluşturdu.

İşte tam da bu nedenle Boğaziçi direnişi Türkiye için bir örnek olsun istiyoruz.

Bizleri tüm farklılıklarımıza rağmen bir arada tutan bu direniş bundan sonra sadece bizi değil Türkiye’yi ileriye taşısın, “Boğaziçi dersleri” herkese gerçekten ders olsun istiyoruz.

Çünkü sorunları ortada olan mevcut sistemi bu inanç ve gayretle geride bırakabileceğimize, şimdiye kadar ertelenen, görmezden gelinen çözüm önerilerini tüm bileşenlerin ve aynı ideali paylaşan tüm kesimlerin katılımıyla tartışıp hayata geçirebileceğimize gönülden inanıyoruz.

İçinde bulunduğumuz  tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.