Mezun Nöbetleri – 31 Ekim 2021

Bugün 31 Ekim Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmialtıncı nöbetimiz.

Özerk ve özgür üniversite mücadelesi verdiğimiz 300 günü geride bırakırken, yeni bir şiddet ve baskı ortamıyla karşı karşıyayız. Kayyum yönetimi, geçen hafta yaşananlardan da anlaşılacağı gibi, üniversitemizi sivil polis gözetiminde, güvenlikçi şiddeti ve çevik kuvvet tehdidiyle yöneteceğini açıkça ilan etmiştir. 300 gündür dile getirilen taleplere karşı söyleyecek tek bir sözü olmayan, acizliğini güç kullanarak gizlemeye çalışan bu yönetimin kof kibrini rektörlük önünde bizzat başlattığı “çadır kavgası”yla hepimiz bir kez daha görmüş olduk.  

Kendi öğrencisi, akademisyeni ve mezununa gözdağı vermekten başka bir şey yapamayan, talepleri dinlemeyi, kavramayı ısrarla reddeden bu yönetimin gözünde üniversite kampüsü, sadece bir tehdit ortamıdır. Yapılan her eylemle, açılan her çadırla ve söylenen her şarkıyla bir itirazın dile getirildiğini, çok sesliliğin  beslendiğini, fikirlerin özgürce tartışıldığını gören ve bundan delice korkan bu anlayışın böyle bir ortamda uzun süre yaşama imkanı yoktur. Ve izlediğimiz kaba kuvvet gösterileri bu yönetimin var olma savaşında ne kadar zorlandığının da göstergesidir.

Üniversitemizi yönetemediğini attığı her adımla adeta ilan eden kayyum yönetimi baskıcı uygulamalarını sadece güvenlikçi tedbirlerle değil idari usulsüzlükler, yasa tanımaz davranışlar ve hukuki oyunlarla da sürdürmeye çalışıyor. Daha önce öğrencileri ihbar ederek tutuklanmalarına neden olan Naci Inci’nin bu hafta da, kendisi için yeni bir mağduriyet yaratma gayretiyle 14 öğrenci hakkında “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna” başvurarak tedbir kararı aldırdığı bilgisi geldi.

Bu kanun uygulanamadığı için kadınların hayatını kaybettiği ülkemizde bir üniversite rektörünün kendi öğrencilerine karşı bu tedbiri aldırmaya çalışması, mücadele ettiğimiz bu anlayışın pervasızlığını  ve acımasızlığını göstermektedir. 

Polis kasklarının ve kılıfına uydurulan kanunların arkasına saklanarak üniversitemizde var olmaya çalışan, beğenmediği haberlere erişim engeli getiren, sevmediği akademisyenlerin çevrim içi varlığından bile korkan, güvenlikçi takviyesiyle iş yapmaya çalışan  bu yönetimin yüzü hiç kızarmayacak, biliyoruz; ama yılmıyoruz. Kamuoyu önünde onları utandırmaya, haklı taleplerimizi ısrarla dile getirmeye ve tüm paydaşlar olarak bir arada durmaya devam ediyoruz.

Bu vesileyle tüm mezunları 5 Kasım Cuma günü okulumuzda gerçekleştireceğimiz ortak nöbete davet ediyoruz. Her türlü zorluğa, baskıya, tehdide, usulsüzlüğe, yalana ve yasağa rağmen 300 gündür yılmadan sürdürdüğümüz direnişimiz bize dayanışmanın önemini, gücünü ve güzelliğini gösterdi. Hiçbirimiz 300 gün önceki kişi değiliz artık; yeni bir hayata, yeni bir gayeye, yeni bir umuda tutunduk. Gelin bu değerli kazanımı hep birlikte okulumuzda öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlarla birlikte kutlayalım.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. Can Candan’ın bir an önce göreve iade edilmesini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, tutuklu öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.           

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri – 17 Ekim 2021

Bugün 17 Ekim 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmi dördüncü nöbetimiz.

Geride bıraktığımız hafta, utanç ve korku üzerine bolca düşündüğümüz, tartıştığımız bir hafta oldu. Aynı anda hem kayyum yönetiminin utanç duyduğumuz eylem ve açıklamalarına hem de bu davranışlarıyla haksızın korkusunu nasıl ele verdiğine şahit olduk. 

Öğrencileri, tutuklamalar ve gözaltılarla sindirmeye çalışan, akademisyenlerin kampüsteki varlığına bile tahammülü bulunmayan atanmışların, üniversitemizin ilkelerini  bir kez daha fütursuzca ihlal edişini gördük.

Gençlerden, akademisyenlerden korkan, onları ihbar eden, kampüse sokmayan, her fırsatta keyfi uygulamalara, kaba güce sarılan ve sonuçta üniversiteyi yönetilemez hale getiren bu zihniyet korkusunu, sadece eylemleriyle değil, on aydır devam eden ve şimdiden Türkiye tarihine geçen Boğaziçi direnişiyle ilgili küçümseyici sözleriyle de ortaya koydu geçen hafta.

Bu vesileyle tekrar herkese bir kez daha buradan seslenmek istiyoruz:

Boğaziçi direnişi, Naci İnci’nin çeşitli mecralarda ısrarla dile getirdiği ve belli ki inanmak da istediği gibi ne 20 – 30 öğrencinin ne de huzur istemeyen “dar” bir kesim akademisyenin protestosudur. Boğaziçi direnişi, öğrencisinden , akademisyenine, çalışanından, mezununa çok kalabalık bir ailenin, özerk ve özgür üniversite mücadelesidir ve Naci İnci, akademisyenlerin yüzde 95 oyuyla reddedilen isimdir.

İnanmak istediği dünyayı ezber cümlelerle kurmaya uğraşan, ağzından çıkanla aslında kendini ikna etmeye çalışan ve dile getirilen itirazı anlamamayı seçen bu zihniyetin, küçümsediği gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu ve onlardan nasıl da korktuğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.  

Görmek istediğine kibirle tutunan, istemediğine hoyratça yaklaşan, göstermelik gücünü sırtını dayadığı yalan ve talan düzeninden alan bu yaklaşımın sadece üniversitemize değil Türkiye’nin her alanına sirayet ettiğinin de farkındayız.

Ancak biz tüm baskıya, gözdağına, utanç vesilesi olan uygulamalara, hukuksuzluklara rağmen haklı olmanın verdiği güvenle hala buradayız ve gençlerin geleceğinden çalınan her girişime karşı hep birlikte, büyük bir aile olarak durmaya devam edeceğiz.  

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, tutuklu öğrencilerin serbest bırakılmasını ve akademisyenlere uygulanan düşmanca yaklaşımdan  vazgeçilmesini talep ediyoruz.

Üniversitemizin değerlerine, kültürüne ve ilkelerine bu şekilde zarar verilmesini kabul etmiyor,  kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene  ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi  herkesin bilmesini istiyoruz.

Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri – 10 Ekim 2021

Bugün 10 Ekim 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmi üçüncü nöbetimiz.

Yeni öğretim döneminin başladığı geçen hafta içinde tüm ülke, bir kamu üniversitesinin çatısı altında yaşanan akıl almaz olaylara, hakların ve özgürlüklerin gaspına, kaba kuvvetin şiddetine bir kez daha şahit oldu. Gençleri hedef gösteren siyasileri, öğrencisini şikayet eden rektörü, ihbarcı güvenlikçileri,  halkın haber alma hakkını engelleyen polisleri, onlarla mücadele eden gazetecileri, öğrencilerin savunma hakkını korumaya çalışan avukatları ve tek adamın emriyle hareket eden savcıları izledik hep beraber.

Kayyum yönetimini protesto eden öğrenciler, tutuklanmalarına yol açacak, suç teşkil eden eylemleri bulunmamasına rağmen, tamamen siyasi nedenlerle ve gözdağı vermek amacıyla hapse atıldı; arkadaşlarıyla dayanışma sergileyen, okulda yaşananları kamuoyuna duyurmaya çalışanlar da aynı amaca hizmet etmek için gözaltına alındı.

Tüm bu yaşananlar, üniversitemizin gerilim ve şiddet yoluyla nasıl yönetilemez hale getirildiğinin hızlandırılmış bir hatırlatması oldu kamuoyu  için. Bunlara, işletilmeyen kurulları, kapatılan dersleri, görevden alınan hocaları, atanmayan yöneticileri ve kameralarla her köşesi izlenen kampüsü de eklediğimizde, bir kamu üniversitesine verilen hasarın boyutları çok daha net ortaya çıkıyor. Ve maalesef bu hasar listesine yenileri ekleniyor.  

Atanmış  yönetimin ve arkasındaki siyasi destekçilerinin tüm bu gerginlik içinde hayata geçirdiği son icraatları, okulumuz üstünde oynanan tehlikeli bir oyunun da ilk hamleleri oldu.

Kayyum rektör ve etrafındaki kadro, üniversitemizin mülkiyetinde ve tasarrufunda bulunan taşınmazlarla ilgili her türlü kararı vermek ve sonuçlarını cumhurbaşkanlığına bildirmek üzere kendi aralarında olağanüstü yetkilere sahip bir komisyon kurarken; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da, üniversitemizin içinde bulunduğu bölgenin birinci derece doğal SİT alanı statüsünün değiştirilmesine onay verdi ve yapılaşmanın yolunu açtı.

Herkesin bilmesini isteriz ki, arazi arsızlığının yeni bir örneğine şahit olduğumuz bu talan zihniyetiyle de tüm gücümüzle mücadele edeceğiz. 

Koruma Kurulu kararıyla kültür varlığı olarak tescil edilen Güney Kampüs’teki tarihi binaları da, 1200’den fazla bitki türüne, asırlık ağaçlara ev sahipliği yapan eşsiz doğal bölgeyi de bu işgalci ve rantçı anlayışa karşı sonuna kadar savunacağız. İtiraz dilekçeleriyle başlayan hukuki sürecin takipçisi, destekçisi ve katılımcısı olacağız.

Çünkü şunu çok iyi biliyoruz artık: Türkiye’de  mevcut yönetimin yıllardır pek çok alanda hayata geçirdiği,  şimdi de üniversitemizde mücadele etmeye çalıştığımız bu zihniyeti ancak bir arada durarak, öfkemizi doğru yönlendirerek, hak ve özgürlük taleplerimizde ısrarcı olarak ve dayanışmanın gücünden asla şüphe etmeyerek yenebiliriz.  Çünkü, öğrencilerin de dediği gibi, “mücadele umuttur, başka bir dünya mümkün.”

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren  tüm  uygulamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız ve bir aradayız.   

Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri – 3 Ekim 2021

Bugün 3 Ekim 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmiikinci nöbetimiz.

Geride bıraktığımız hafta kapatılan dersleri, yurtlara yerleşemeyen öğrencileri, yeni öğretim yılına ilişkin yönetim krizini ve arazi tartışmalarını konuştuğumuz bir hafta oldu.  

Kayyum rejiminin sorumluluğunda bulunan işlerin, bilgi ve birikim eksikliğinden, keyfi ve art niyetli yaklaşımlardan dolayı nasıl yürütülemediğini, yürütülmek istenmediğini hep birlikte görüyoruz.

Yeni akademik yıl başlarken ders programlarını ve kampüs hayatını birbiriyle uyum içinde, bölümlerin talep ve programları çerçevesinde düzenleyemeyen atanmış yönetim, yaşanan yurt sorununa yaklaşımıyla da beceriksizliğini bir kez daha ortaya koydu.

Üniversitemizde her alanda büyük bir yönetim krizi yaşanıyor. Kayyumluk sisteminin bir sonucu olan  kifayetsiz kadrolar, yönetim becerisinden eksik, kibirli yaklaşımlarıyla üniversitemizin kurumsal kimliğine ve demokratik yönetim anlayışına büyük zarar veriyor.

Sekiz yıldır sinema dersleri veren Özcan Vardar’ın dersini dönemin başlamasına bir hafta kala kapatmakta hiçbir sorun görmeyen kayyum yönetimi, sorumluluklarını yerine getirmeye değil,    sistematik hale gelen ders düşmanlığıyla direnişimizi tasfiyeye çalışıyor.

Kamuoyuna tekrar hatırlatalım:

Tüm bu yaşananlar ülkenin değerlerinden  olan bir kamu üniversitesine, bilinçli şekilde yapılan saldırılardır. Kayyum rejiminin ne olduğu, ele geçirilmek istenen kuruma  zarardan başka bir şey sağlamadığı, bu düşmanca uygulamalar ve hukuksuzluklarla çok net bir şekilde görülmektedir. Yaratılmak istenen bu sistemin dikiş tutmayacağı, kurumları yönetilemez hale getirip sonuçta ülkeye zarar vereceği açıkça ortadır. Kayyum rejimi, kendi kendini zehirleyen, kibir ve güç sarhoşluğu içinde şuursuzca hareket eden, yönetmeye talip olduğu yapıya en büyük zararı veren bir sistemdir ve üniversitemizde yaşanan her bir sorunun da doğrudan kaynağıdır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen Boğaziçi paydaşları olarak biz hep aynı yerdeyiz.

Bu rejime karşı durmak, demokratik düzeni yıkıcı her adımına itiraz etmek ve yıkımı engellemek için mücadelemizi ilk günkü şevkle sürdürüyor, neşemizi ve ısrarımızı hiç kaybetmeden bir arada yol alıyoruz.

Bu dayanışma ruhu, ne kadar güçlü bir aile olduğumuzu , akademisyenlerin son nöbetinde bir kez daha hatırlattı. Boğaziçi mezunu akademisyenlerin haftanın son günü kampüse gelerek direnişe destek olması, sadece Boğaziçi için değil Türkiye’deki tüm üniversiteler için cüppeleriyle, hep birlikte rektörlüğe sırtlarını dönmesi, omuz omuza durmanın gerçek anlamını herkese gösterdi. 

Bizler, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali için mücadele eden büyük bir gücüz. Çünkü ancak böyle kurumların kamusal fayda sağlayabileceğini, gençlere değerli bir gelecek sunabileceğini biliyor ve bunun için direniyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren  tüm  uygulamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar bu duruşumuzdan da asla geri adım atmayacağız.  

Kabul etmiyoruz, vazgeçmiyoruz!

Mezun Nöbetleri – 26 Eylül 2021

Bugün 26 Eylül 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmi birinci nöbetimiz.

İstanbul 12. İdare Mahkemesi geçen hafta içinde, Melih Bulu döneminde üniversitemize genel sekreter vekili olarak atanan Nedim Malkoç’un geçici görevlendirilmesine ilişkin önemli bir karara imza attı. Mahkeme oy birliğiyle verdiği kararda, üniversite yönetim kuruluna danışılmadan yapılan bu atamanın  hukuka aykırılığının açık olduğunu belirterek  yürütmenin durdurulmasını istedi.  

Mahkemenin kararında  “Dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu saptanmasına rağmen uygulamanın sürdürülmesi, tüm eylem ve işlemleri hukuka uygunluk karinesine dayanan hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacak, davacılar yönünden telafisi güç zarara neden olacaktır” cümlesi yer alıyordu. 

Bu cümle, etrafımızdaki karanlığı delmenin hiç de zor olmadığını, hukuk devleti ilkesine bağlı kaldığımız sürece pusulamızın doğrudan ve haklıdan hiç şaşmayacağını göstermesi açısından son derece değerlidir. 

Türkiye’de hala bu ilkeleri gözeten hakimler olduğunu bize hatırlatan bu cümle, dokuz aydır üniversitemizde neyin mücadelesini verdiğimizi de çok net bir şekilde ortaya koymuştur. 

Mahkemece tespit edilen bu usulsüzlüğün  en kısa zamanda sona erdirilmesi, akademisyenlerin açtığı ondan fazla davanın hızla ele alınması, okulumuzdaki siyasi kadrolaşma gayretlerinin önüne geçilmesi açısından çok önemlidir. Bu hukuksuzluklara dur denilmeyen her gün, son kararda da vurgulandığı gibi, üniversitemize telafisi zor zararlar vermektedir.  

Hukuk devleti ilkelerini Meclis’te sandalyesi bulunan muhalefet partilerine de hatırlatmak isteriz. 

Sizlerden talebimiz, yönetime karşı bunca davanın açıldığı ülkenin en değerli kurumlarından birinde neler olduğunu samimiyetle merak etmeniz, sözde destek açıklamaları yapmak yerine, özgür ve özerk üniversite idealine kavuşmak için somut politikalar üretmenizdir. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren, eğitim anlayışını tek tipleştirmeyi hedefleyen  tüm  uygulamalar, keyfi ders kapatmalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  Yeni akademik dönemde yüzyüze eğitimin sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için gerekli hazırlıkların bir an önce tamamlanmasını, atanmış yönetimin en temel sorumluluğunu yerine getirmesini talep ediyoruz. 

Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar: 

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 19 Eylül 2021

Bugün 19 Eylül 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirminci nöbetimiz.

Bildiğiniz gibi üniversitemizde akademik yılın başlamasına üç hafta kaldı. Ancak yeni dönemde nasıl bir program uygulanacağı konusunda ne akademisyenlerin ne de öğrencilerin bilgisi var. Üniversitemizin, ilkelerine bağlı şekilde, liyakata dayalı işleyişini tahrip eden atanmış yönetim, en temel sorumluluğunu  yerine getirmeme konusunda ısrarını sürdürüyor. 

Pandemi koşullarında yüzyüze eğitimin sağlıklı devam edebilmesi, kampüsün gerekli hazırlıklar tamamlanarak eğitime açılabilmesi ancak işin ciddiyetini kavrayan, görev bilinciyle hareket eden yöneticiler tarafından mümkün olur. Ama biz karşımızda böyle bir kadro olmadığını geride bıraktığımız dokuz ayda yaşananlara bakarak hep beraber gördük zaten. 

Bu atanmış yönetim, yeni eğitim dönemine hazırlanma konusunda sergilemediği iradeyi ders kapatma konusunda  hiç tereddütsüz hayata geçirebiliyor. Üniversitemize değer katan, öğrencilerin kültürel gelişimine katkıda bulunan programlara karşı düşmanlığını gayet iyi bildiğimiz Naci İnci yönetimi, Can Candan ve Feyzi Erçin’in derslerinin ardından son olarak, Boğaziçi Üniversitesi’nde on altı yıldır caz eğitimi veren, alanında en yetkin isimlerden biri olan Seda Binbaşgil’in derslerini de kapattı. 

Enerjisini ders kapatmalara, kadrolaşma çalışmalarına, güvenlikçi önlemlere, baskıya ve belirsizlik halinin korunmasına harcayan bir yönetim var karşımızda. Çok sesliliğe, özerk akademiye düşmanca yaklaşan bu yönetim, ülkemizde uzun süredir başka birçok kurumda da tecrübe edilen kayyumluk sisteminin en belirgin örneğini sunuyor, biliyoruz.

Vasatın bile işlemez hale geldiği bu sistemde, ele geçirilen kurumlarda bırakın güven sağlamayı en ufak sorunları bile çözüme kavuşturmak mümkün olmadığı gibi, böyle bir niyet de sergilenmiyor; hayatı zenginleştiren tüm renkler ve sesler bilinçli bir şekilde susturuluyor, onu da biliyoruz.  

Bir kurumu önce tepeden atamalarla ele geçirmeye çalışan sonra da içini boşaltıp, değerlerini unutturmak için çeşitli oyunlar, yasaklar, baskı ve güvenlikçi uygulamalarla yönetilemez hale getiren bu sistemin nasıl işlediğinin, hedefinin ne olduğunun da çok iyi farkındayız.

Boğaziçi’nin tüm paydaşları olarak sürdürdüğümüz direnişimizin itici gücü de bu farkındalığımızdan kaynaklanıyor. 

İçinde bulunduğumuz  tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için, doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, aynı ideali paylaşan herkesle çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz.  Hukuksuzluğun hesabının bir gün mutlaka, kimliğe bakılmaksızın sorulacağına inancımız tamdır. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren, eğitimi anlayışını tektipleştirmeyi hedefleyen  tüm  uygulamalar, keyfi ders kapatmalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  Akademisyenlerin güven oyu verdiği 17 adaydan hiçbirinin sahip olmadığı, sadece Naci İnci’de bulunan özelliğin ne olduğunu sormaya da devam edeceğiz. 

Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar: Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 12 Eylül 2021

Bugün 12 Eylül 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz on dokuzuncu nöbetimiz.

Boğaziçi Üniversitesi’nde geçen hafta bir ilk yaşandı ve yeni mezunlar için iki ayrı mezuniyet töreni gerçekleşti. Okulda öğrenci ve akademisyenlerin yüzüne bakamayanlar, çevrimiçi düzenlenen törende binlerce kişi tarafından protesto edilirken, öğrencilerin organize ettiği Alternatif Mezuniyet Töreni , atanmış yönetime karşı güçlü bir haykırış oldu.  

Kampüste var olamayan, korkularıyla yaşayanlara tekrar sormak istiyoruz: Ancak canlı yayından izleyebildiğiniz törendeki neşe ve direnç karşısında ne hissediyorsunuz? İstenmediğiniz bir üniversitede, koltukları işgal ederek nasıl yaşamayı düşünüyorsunuz? 

Yeni mezunların belki de hayatlarındaki en değerli anılardan biri olacak mezuniyet töreni sizin sayenizde ve size inat, direnişin ve başkaldırının sembolü haline gelen renkli görüntüler sundu kamuoyuna. Törene katılan tüm paydaşların coşkusu, verdiğimiz mücadelenin güzelliğini ve değerini herkese bir kez daha hatırlatırken, umarız bu görüntüler sizlere dert olur; utanma duygunuzu biraz olsun tetikler, vicdan muhasebenizi yapmanıza, haysiyetinizi nasıl koruyabileceğinizi düşünmenize yol açar.   

Boğaziçi direnişinin vesile olduğu bir başka ilke daha şahit olduk geçen hafta. Üniversitemizin resmi  websitesinin bir “vekâlet” yönetimi altında bulunması nedeniyle akademisyenler, gasp edilen ilke ve değerlerimizi  yansıtacak ve sesimizi duyuracak yeni bir platform açtıklarını, bir “hafıza merkezi” oluşturduklarını duyurdular.  

Normal koşullarda karşılaşmayacağımız bu girişimlerin müsebbibi, üniversitemizi sekiz aydır rehin alan anlayıştır. 

Evet, tüm baskılara, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen su yolunu buluyor, susturulamayan sesimiz, dizginlenemeyen  enerjimiz ve irademiz akacak, haykıracak farklı mecralar, farklı yöntemler keşfediyor. Ve her tür oyuna ve baskıya rağmen biz Boğaziçililer itirazımızı tüm ülkeye duyurmayı, taleplerimizi, okulumuza verilen hasarları, kadrolaşma gayretlerini yılmadan dile getirmeyi başarıyor, usulsüz uygulamalara karşı mücadelemizi sürdürüyoruz. 

Kamuoyunun dikkatini, bu direnişin önemli bir parçası olan hukuki mücadeleye bir kez daha çekmek isteriz. Boğaziçi direnişini, özgür ve özerk üniversite talebi çerçevesinde  hukuk mücadelesiyle de pekiştiren akademisyenlerin Danıştay’a, çeşitli idari mahkemelere ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı 10 başvuru bulunuyor. Beklentimiz, şubat ayından bu yana açılan bu davaların daha fazla vakit kaybetmeden ele alınması ve hayata geçirilen hukuka aykırı tüm işlemlerin iptal edilmesidir. Konunun hızla değerlendirilmesi her geçen gün karşımıza çıkan yeni sorunların önlenebilmesi açısından son derece önemlidir.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm  uygulamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  Akademisyenlerin güven oyu verdiği 17 adaydan hiçbirinin sahip olmadığı, sadece Naci İnci’de bulunan özelliğin ne olduğunu sormaya da devam edeceğiz. 

Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar:

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 5 Eylül 2021

Bugün 5 Eylül 2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz onsekizinci nöbetimiz.

Üniversitemiz geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da en başarılı üniversite adaylarının ilk tercihleri arasında yer aldı. Bu durum, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen eğitim kalitesine duyulan güvenin güçlü bir ıspatıdır.   

Tüm yeni Boğaziçililere hoşgeldiniz diyoruz. Türkiye’nin en nitelikli kamu üniversitelerinden birine girdiniz ve büyük bir ailenin, onurlu bir mücadelenin parçası olacaksınız. Boğaziçi Üniversitesi’ni daha ileriye taşımak, özgür ve özerk üniversite idealine ulaşabilmek için sekiz aydır sergilediğimiz dayanışma sizlerin katılımıyla güçlenecek, sesimiz sizlerle birlikte çoğalacak.

2021 yılı mezunlarımızı da tebrik ediyoruz. Sizler de aramıza hoşgeldiniz. Bu yılı kep ve cüppe giymeden tamamlamış olsanız da güç her zaman aydınlık tarafta ve asla yalnız değilsiniz; bunu hiç unutmayın. Haklı olmanın verdiği güvenle sürdürdüğümüz mücadelemizde şimdi birlikte, çok daha kalabalık ve güçlüyüz.

Bilimsel ve evrensel ilkelerle işleyen iyi üniversitelerin en önemli özelliği, nitelikli öğretim elemanlarını bünyesinde barındırması, bu kadroların istihdamının da şeffaf ve liyakate dayalı şekilde yürütülmesidir. Özgür düşünce ancak böyle kurumlarda beslenebilir ve ancak böyle kurumlar bilim ve teknoloji üretip kamusal fayda sağlayabilir, gençlere değerli bir gelecek sunabilir.

Bizler, son sekiz aydır okulumuzda yaşananlar, kadrolaşma çabaları, ilkelerimize, yönetim kültürümüze ters düşen girişimler, hukuksuz uygulamalar karşısında en büyük dayanağımızı hep bu inançtan alıyoruz. 

Atanmış yönetimin üniversitemizde soldurmaya çalıştığı her bir renk için verdiğimiz mücadelede doğruyu aramaktan vazgeçmemeli, bir arada durmanın ve ısrarcı olmanın değerini bilmeli, aramıza yeni katılan her Boğaziçili ile bu dayanışma ruhunun gücünü yeniden hatırlamalıyız.  

Atanmış rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm  uygulamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  

Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar:

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 29 Ağustos 2021

Bugün 29 Ağustos  2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz onyedinci nöbetimiz.

Yine bir geceyarısı kararnamesiyle üniversitemize rektör atanan Naci İnci, geçen hafta içinde kamuoyuna da duyurarak hem öğrencilere hem de akademisyenlere seslendi ve “ötekinin” haklarının gözetilmesinden, Boğaziçi kültürünün gereklerinden ve karşılıklı saygıya dayalı bir ortamın oluşturulmasının öneminden bahsetti.  

İnci’nin açık mektubunda gündeme getirdiği tüm bu başlıklarda okulumuzun ilkelerinden ne kadar uzak olduğu, yılın başından bu yana sergilediği performansıyla ortadadır. “Mevki ve makamlar geçicidir” diyen ancak akademisyenlerin %95 oranındaki güvensizlik oyuna rağmen koltuk kapmaktan geri durmayan İnci’nin bu süreçte Boğaziçi’ne ne yaptığını bizler de mezunlar olarak farklı platformlarda sık sık kamuoyuna hatırlatmaya çalışıyoruz.

Önümüzde zorlu bir süreç var, biliyoruz.

Birçok alanda aynı anda mücadele etmemiz, üniversitemizin tabandan gelen örgütlenme geleneğinin, demokratik ve şeffaf yönetim yapısının sürdürülebilmesi için tüm paydaşlar olarak bir arada ve yanyana durmamız, her çabayı harcamamız gerekiyor, farkındayız.

Özgür ve özerk üniversite idealine kavuşabilmemizin yolu sadece bizim mücadelemizden de geçmiyor bunu da biliyoruz: Bu nedenle mevcut yüksek öğrenim kanununun değişmesi yönünde gerekli politikaların üretilmesi için Meclis’e, okulumuzla ilgili halen devam eden davaların bir an önce ele alınması için yargıya da çağrıda bulunuyoruz.

Akademisyenlerin güven oyu verdiği 17 adaydan hiçbirinin sahip olmadığı, sadece Naci İnci’de bulunan özelliğin kamuoyuyla paylaşılmaması da, adrese teslim ilanlarla üniversitemizde kadrolaşma gayretleri de, senato ve diğer kurumlar üzerinden yürütülmeye çalışılan kanunsuz işler de, karşı karşıya olduğumuz husumetin birer yansımasıdır.

Bu nedenle tekrar hatırlatalım: Boğaziçi meselesi memleket meselesidir

Atanmış yönetimin yok etmeye çalıştığı katılımcı yönetim kültürümüzü ve özgür akademik ortamın güvencesi olan ilkelerimizi korumak, siyaset üretebilmek için niyet göstermek, ısrarcı ve takipçi olmak sadece Boğaziçi için değil, özgür ve özerk üniversite mücadelesini veren herkes için bir başlangıç olacaktır.

Bizler, atanmış rektör ve rektör yardımcıları istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm atamalar, uygulamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar buradayız. 

Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite için:

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 22 Ağustos 2021

Bugün 22 Ağustos  2021 Pazar. Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz onaltıncı nöbetimiz.

Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne, üniversitede görev yapan 746 akademisyenin yüzde 82’sinin katıldığı güven oylamasında, adaylığına yüzde 95 oranında karşı çıkılan Naci İnci atandı. Benzer bir sonuç, öğrencilerin, çalışanların ve mezunların katıldığı ayrı bir oylamada da çıkmış, Naci İnci en yüksek ret oyu alan isim olmuştu.

Şimdi Naci İnci’ye sormak istiyoruz:

İçinde yaşadığınız topluluğun ruhuna, değerlerine aykırı davrandığınız, taleplerine duyarsız kaldığınız ve çok açık bir şekilde istenmediğiniz bir ortamda nasıl görev yapmayı düşünüyorsunuz?

Koltuk ısrarınız yüzünden, sizi de var eden, ülkenin en değerli kurumlarından birine, üniversitemize büyük zarar verdiğinizi neden görmek istemiyorsunuz?

Bilmenizi isteriz ki o koltukta oturduğunuz sürece sizin dünyanız küçülecek bizim mücadelemiz ise  büyüyerek devam edecek.

Direnişimiz asıl şimdi başlıyor.

Ülkemizde özgür ve özerk  üniversite idealini destekleyen herkesi mücadelemize katılmaya, gençlerimizin geleceği için bizimle birlikte üniversitemize sahip çıkmaya çağırıyor; hukuksuz uygulamalara, senato gaspına, keyfi yönetime karşı gelebilmek, doğru siyaseti üretebilmek için gayret ve cesaret talep ediyoruz.

Unutmayalım, bu düzeni ancak yılmadan, yorulmadan, gücümüzü hiç kaybetmeden, hep beraber mücadele ederek ve sesimizi daima çoğaltarak değiştirebiliriz.  

Tüm Boğaziçi bileşenleri olarak biz hep aynı yerdeyiz:

Üniversitemize bir geceyarısı kararnamesi ile kayyum atanan Naci İnci’yi tanımıyor, bize dayatılan bu hukuksuzluğa karşı daha da güçlü duracağımızı, mücadeleden asla vazgeçmeyeceğimizi kamuoyuna bir kez daha duyuruyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.